FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 15 Kasım 2022 213 Görüntüleme

120. DOĞA YÜRÜYÜŞÜMÜZ (2. ANTEPFISTIĞI ŞENLİĞİMİZ)

Nedense uzun yamandır yürüyüş yazısı yazmadım. Oysa gezdiğimiz, yürüdüğümüz yerlere haksızlıktı bu. “Hangi yol çirkin ki!” desem de, bilmiyorum, belki de bu yolun güzelliği kalemi bir daha elime aldırdı…
Evet, 120. doğa yürüyüşümüzdü bu; ev sahipliğini Musa Kahrıman’ın yaptığı 2. Antepfıstığı Şenliğimizdi, yol göstericimiz (rehberimiz) Ferah Koca’ydı…
Mut Çıtlık’ın öbür dört şenliği neyse de, bu Antepfıstığı Şenliği nereden çıkmıştı peki? Çünkü Antepfıstığı çıtlıktan çıkmıştı!..
Yarım koltuk bile yer kalmayan aracımız Karabağ’ı geçip, Şifalısu’dan sağa sapıp, Hidayet yaylası, derken Cıngıraklı burunda indirdi bizi. Aşağı yukarı yüksekliğin 1300 metre olduğu yerler…
Hava günlük güneşlik, ama serince bir esinti, tam yürüyecek hava, esinti de bizden yana, güneş de, ikisini de istiyoruz…
Ormancılar Çeşmesi’ni yani Çatırık deresini geçince ana yolu (eski Dağpazarı yolunu) bırakıp orman içi yoluna giriyoruz. Yolumuz toprak yol, en sevdiğimiz, bayıldığımız! İnişsiz, yokuşsuz şu anda…
Karşımız, yani sağ yanımız Mağaras dağı, doyumsuz, üzerinde yel fırıldakları, oradaki yıkılmış kiliseyle az sonra varacağımız Alahan Kilisesi göz göze, ama Mağaras nedense puslu, oysa buralar esintili, açık. Sol yanımızsa çamlarla yakutsu bir duvar, zaman zamansa bir boşluk ve Boncuk çeşmesinin 1800 metrelere yaklaşan yer yer ardıçlı, yer yer çıplak yukarıları…
Karşımız, köprü olsa 50 metre aslında. Ama dere, 500 metre bu yandan gidiyoruz, 500 metre o yandan. Yol şarabı içiyoruz!..
Çevlik kaşı; ekilmeye ekilmeye çalıya dönüşmüş tarlalar. Kırmızı ve sarı alıç, dağ eriği, dağ armudu, kimisi yaprağını dökmüş, kimisi sarı kızıl giysili, alıçlar tatlarının doruğunda…
Ve çocukluğumuzun kale yıkma oyunu, çocukluğumuzu yaşıyoruz coşkuyla, doya doya…
Temiz hava zaten bir numara… Uçuyoruz!..
Doğa canlıların en dayanıklısı. İnsan ya da hayvan kaç gün dayanabilir susuzluğa?..
Evet, bu yürüyüşümüzde sayımız biraz az, zeytin zamanı. Ama az olmak ille de az olmak değildir. Az olduğumuzda bile çok olmayı başarabilen bir doğa grubuyuz biz. 100-150 kişi olmak da her zaman çok olmak değildir.
Ve 7 Km’lik bir yürüyüşle, doğanın doyumsuz güzelliklerinden ine ine Alahan Manastırına; insanın, tarihin ve kültürün bir başyapıtına iniyoruz. Her gittiğimizde hayran kaldığımız, Kemal Sunal filmi gibi onlarca seyretsek de bıkmadığımız bir başyapıta. Ve sormadan edemiyoruz: Burada yapılan kazılarda hiçbir şey bulunmadı mı, bulunduysa bunlar hangi müzede?
Yol göstericimiz, burayla ilgili bilgiler veriyor bize…
Sonunda dönüp dolanıp geliyoruz piknik alanımıza. Karnımız da bir acıkıyor bir acıkıyor… Ortak ortak, paylaşıyoruz yiyeceklerimizi. Taş olsa geçecek boğazımızdan.
Sıra geliyor Musa Kahrıman’ın ev sahipliğine; bütün yürüyüşçülere Antepfıstığı dağıtmasına. Alkış!..
Sıra geliyor Ayşe Demirtaş’ın çikolata dağıtmasına. Alkış!..
Sıra geliyor Sebahat Durmuş’un şiir okumasına. Alkış!..
Sıra geliyor müzik ekibimize; Fikri Demir, Rahmi Tiryaki, Ayşe Sınıkçı, Ahmet Tekin, Cezmi Borçak, Gülistan Ceviz. Alkış!..
Gitmediğiniz yerler sizin değildir…

Tema Tasarım | Osgaka.com