FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 26 Nisan 2022 236 Görüntüleme

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

“Gün doğdu, hep uyandık,
Siperlere dayandık.
İstiklalin uğruna da,
Al kanlara boyandık.”
Çocuklar ile bayram sevincini birlikte yaşamak için evime en yakın Taşucu Mustafa Özcan İlkokulunda bu gün saat 15.00’te bayram kutlaması olacağını okul öğretmenlerinden Aylin Yılmaz’dan öğrendim.
Her gün zil sesini, konuşmalarını duyduğum 800 metre uzaklıkta okula yürüyerek gittim. Öğrenci velileri onların yakınları okula gelmişlerdi.
Faruk NİZAMOĞLU ve Hatice KARAKAŞ’ın sunuculuğunu yaptığı bayram saygı duruşu ve istiklal marşı ile başladı. Okul müdürü Uğur AKBULUT’un konuşması sonrası öğrenciler ana sınıfından başlayarak 5 sınıfa kadar grup grup hazırladıkları oyunları sundular. Koro marşlar söyledi. Gündoğdu Hep Uyandık marşını coşku ile hep birlikte söylediler.
Yaklaşık 2 saat süren etkinlikte öğrenci sırası geldikçe heyecan içinde ortaya çıkıp gösterilerini sundular. Aileleri heyecanla izledi, çoğu elindeki telefonlara görüntüleri kaydettiler. Akşam olunca tekrar ilenecek, gelemeyen yakınlarına gösterilecek. Kimileri sosyal medyada paylaşacak.
Çocuklar ve anne babaları coşku ile bayramlarını kutladılar. 2 yıldır, korona bahanesi ile kutlamalar yapılamadı.
Yamaç arazide yapılan okul bahçesine arazi kodu dikkate alınarak bir anifi tiyatro yapılsa, öğrencilerin etkinlikleri rahatça izlenecek. İşte bu okul köy enstitüsü ruhu ile yapılsa, mutlaka bahçesine bir anifi tiyatro etkinlik alanı yapılırdı.
Okulları kapatılan köylerde artık bayram sevinci yaşanmıyor. Baharda ağaç dalları, çiçekler ile süslenen okullar, işini, gücünü bırakıp bayrama giden köylüler.
Burada en yakın bulduğu okulda bayram sevincini yaşamaya gelen çok aileler gördüm. Gösteri sonrası, yakın komşusu, akrabası çocuklara sarılıp kutluyorlardı.
“EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” diyen Atatürk’ün 102 yıl önce çocuklara armağan ettiği bayramı kutlarken, meclis yerine tek adama dönülen hakimiyet, parlamenter sisteme geri dönüş özlemi. Köylerinde okullarda yeniden bayram kutlama özlemi…
İŞTE ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM SEÇİMLERİ ONUN İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.

***

KÖY ENSTİTÜLERİ VE KAĞITÇILIK

Kağıtçılık ve Köy enstitüleri Cumhuriyet dönemi kazanımlarındandır. Gazete ve kitap kağıdı. Okumanın, aydınlanmanın ana yapıları. Kağıt olmadan, bilgi olmaz, eğitim olmaz. İşte bunu kavrayan Mehmet Ali kağıtçı , bir proje hazırlar. Elinde projeler ile kapılar çalınır. Celal Bayar, İsmet İnönü ve Atatürk’e proje ulaştığında, yapılsın der.
İzmit bataklığında, kamış, keresteyi, samanı kağıda dönüştürecek bir fabrikanın 18 Nisan 1934 yılında da ilk kağıt fabrikasının temeli atılır. Sonra Afyon, Balıkesir, Çaycuma, Giresun Aksu, Taşucu Akdeniz, Taşköprü ve Samsun’da 100. Yıl Kağıt Fabrikası projesi çıkar, ama yapılamaz. Ama bir şeyler olur. Selüloz ve kağıtçılıkta dünya kalitesini yakalarlar. Gün olur İtalya, gün olur Kanada ile yarışır.
Özal ile birlikte özelleştirme gıygıdısı başlayınca, İtalyanlar bir vatandaş bulurlar. Seka Akdeniz’i kapattırmayı başarırlar. Önce yüksek fiyat ile alınır. Teminat yakılarak vazgeçilir. O yüksek fiyata tekrar alıcı bulunmadığından, çalışan fabrika günlerce, aylarca parçalanarak hurda olarak İskenderun’a gönderilir.
İşte son hali limanı ve fabrika arazisi bir firmaya kiralanır, satılır. Şu anda Türkiye’de kağıt üretimi yok olmuştur. İtalya, Kanada gibi ülkelerden satın almak zorunda kalıyoruz. Borsa onların elinde.
Köy Enstitüleri ise 1938’lerde planlanır, 17 Nisan 1940 tarihinde Hasan Ali Yücel’ler, Tonguç’lar tarafından açılır. Dağ başlarında köy çocukları gelir, okullarını yaparlar, üreterek, imece ruhu ile her bir köşede toprak, güneş, su ve köy çocuklarının emekleri birleşir, Anadolu aydınlanması yolu açılır.
O Anadolu’nun zeki çocukları yayan yapıldak okullar ile buluşur. Orada ağabeyleri ile öğretmenleri ile toprağı çamur ederler, onu hamur yapıp, şekillendirirler. Onlar eğitimini tamamlayıp, köylerine gidince kıyamet kopar, okullarını öğrencilerle halk ile birlikte yaparlar. Bilgi ile emek birleşince üretim artar. Köylü kazanmaya başlar.
Bu kez Amerika, çok bilmiş Amerika ve onun yerli işbirlikçisi toprak ağaları el ele verirler. Bu çıban başını yok etmeye karar verirler. 1950’li yıllar okullar kapanır. Ama orada yetişen öğretmenler, o imece ruhunu devam ettirirler. Öğretmen okulları o ruhla devam eder.
Ama 1980’li yıllar, o Amerikan uşaklarının kök saldığı dönemde, öğretmenliği kuşa çevirirler. 6 ay formasyon eğitimi ile önüne gelen öğretmen olur. Öğretmen okullarının işlevi ortadan kaldırılır.
12 Eylül 1980 darbesi ile gelen yönetimler özelleştirme gıygıdısı ile Cumhuriyet kazanımlarını birer birer yok ederler. Köy okulları onlar için çıban başıdır. Taşımalı eğitim ile onları da kapatırlar. Şimdi köylerde samanlık, ahır olarak kullanılmakta ya da yarı yıkık harabe olmaktadır.
82 yıl sonra Hasanoğlan Köy Enstitüsü binalarını görünce isyan etmemek mümkün değildi. Düşünün Ankara Büyük Şehir Belediyesi, izin verin, elden geçirelim müze yapalım diyor, bakanlık olmaz diyor, öyle kalsın.
Köy Enstitüleri Modeli Çin’de, Finlandiya, Danimarka, İsveç gibi ülkelerde uygulanıyor. Yunanistan eski Başbakanı Yorgo Papandreu orada okuyor, ülkesine modeli götürmek istiyor. Amerika izin vermiyor. Kahrol emi Amerika…
Kağıt fabrikaları kapandı, ama Mehmet Ali Kağıtçı’nın yoldaşları hala duruyor. İstenirse tekrar o fabrikalar bu kez Kanada firmasının müşavirliğine gerek olmadan kurulabilir.
Köy Enstitüleri kapatıldı, ama Hasan Ali Yücel, Tonguç’ların yoldaşları hala duruyor. Tekrar o okullar açılır. Bir yasa da konur, “Öğretmen yetiştirecek kurum”, “İmece okulları”dır denir.
Bu ülke kağıdı ile imece okulları ile tekrar aydınlık yoluna devam edecektir.

Tema Tasarım | Osgaka.com