FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem, Haber 30 Ekim 2020 586 Görüntüleme

Gülcan’dan Sıradışı Resimler


Kitap sayfasının ortasındaki gerçek musluktan akan suyun oluşturduğu okyanusta yüzen gemi. Duvarda, ölü bir gerçek çekirgenin elinde mikrofon, evrene yayılan müzik nağmeleri. Prizdeki gerçek şarj aletine bağlı, tamirci anahtarı ve yapıştırıcıyla iyileştirilmeye çalışılan kalp. Deniz kenarında gerçek deniz kabukları, piyano tuşları üzerinde gezen bisiklet. Gerçek kahve çekirdeği ve gerçek ağaç dallarında tüneyen, gözleri gerçek fincanla oluşturulmuş baykuş. Ayçiçeği çekirdeğinden oluşturulan bir başka baykuş. Kırık kavanoz camından fışkıran çiçekler. Maskeli fil. Duvar çatlağından ağaç dalları ve yaprakları, bu dallarda konan ve uçan kuşlar. Açılmış kitap sayfasının kıyısında oturan ve uzay boşluğundaki dünyayı izleyen bir kadın. Tuğlalı duvardaki fermuar, fermuarın altında görünen gökyüzü… 

Sürrealist (gerçeküstücü) ressam Salvador Dali’den etkilenmiş, kısa bir kurs dışında alanında eğitimi bulunmayan Mut’un Topluca Mahallesinden Gülcan Küçüktürk’ün resimlerinden bahsediyoruz. Çocukluğundan beri resim sanatına aşırı meraklı Gülcan’ın yaratıcı, alışılagelmişin dışında, değişik, hayal gücü yüksek, sıradışı sözcükleriyle tanımlanabilecek üç boyutlu resimleri, görenlerin ilgisini uyandırıyor. Sosyal medyadaki paylaşımlarıyla tanınırlığını artıran ressam Gülcan, bir çok resim severin ilgisini çekmiş. Hatta yurt dışından da kendisine ulaşanlar olmuş.

Resim, 27 yaşındaki Gülcan’ın neredeyse yaşam şekli olmuş; yaşamının her anında kendine yer bulmuş. Güzel Sanatlar okumayı çok arzu etmiş, fakat ailesinden gerekli desteği göremeyince bu hayaline kavuşamamış. Buna rağmen resimden hiç kopmamış, kopamamış. Isparta’da okuduğu yüksekokulda Büro Yönetimi ve Sekreterlik bölümünden mezun olduktan sonra bir çok iş tecrübesi yaşayan Gülcan, bu iş kollarında bir türlü kendini bulamamış.  Fırçalardan, boyalardan, tuvalden, çizmekten hiç geri durmamış. İlle de resim demiş.

Resimde sınır tanımıyor Gülcan. Her materyalden resim üretebiliyor. Sadece tuvaller, resim kağıtları değil, duvarlar da onun çalışma alanına giriyor. Çizgilerini, resimlerini sanat uzmanları nasıl değerlendirir bilemiyoruz tabi ki, ama hayal dünyasının genişliği yüksek değeri hakediyor bizce. 

“RESİMDE KENDİMİ BULUYORUM”

Sözü fazla uzatmadan, sosyal medyada kendisinden haberdar olduğumuz ve söyleştiğimiz Gülcan Küçüktürk’ün öyküsünü, kendi anlatımıyla dinleyelim: “Ben Mut’un Topluca Köyündenim. 1993 yılında Karaman’da doğdum. Resim alışkanlığım 4-5 yaşlarında küçük karalamalarla başladı. Okula gidince de en sevdiğim resim dersiydi. Bu düşkünlüğümü hocalar da farketmişti. 1. sınıftayken bütün defterlerime çiçekler çiziyordum. Hatta 1. sınıf öğretmenim bana defter almıştı. Buna asla çiçek çizmeyeceksin, demişti. Sadece yazılar olsun demişti. Normal yazı defterlerinin etrafına, her yere durmadan çiçek çiziyordum. Resimle ilgili hiç eğitim almadım. Tamamen kendi yeteneğim. Sadece üniversite okurken küçük bir halk eğitim kursu almıştım. İlkokulu Topluca’da birleştirilmiş sınıfta okudum. Ortaokulu Mehmet Akif Ersoy’da, liseyi de Mut Çok Programlı Lise’de okudum. Lisedeyken de çok kargaşa olmuştu. Hiçbir bölüm bana hitap etmiyordu. Biraz Çocuk Gelişimi okudum, sonra eşit ağırlığa geçtim, sonra sayısal. İçimde galiba sanatçı ruhu vardı. Lisedeyken hatta okulun duvarlarına resim çizmiştim. Liseden sonra da Güzel Sanatlara ailem gitmemi istemedi. Resimden para kazanılmaz, diye. Ben çok ısrar ettiğim halde izin vermediler. O yüzden Güzel Sanatlar okuyamadım maalesef. Bir sene daha hazırlanmamı istediler, ama Mut’tan gitmek istiyordum. O yüzden Isparta’da Büro Yönetimi ve Sekreterlik okudum, 2 yıllık. Ama hiç okula gitmedim, hep resim seramik kursuna gidiyordum. 2 yıllığı 4 yılda bitirdim. Mezun olduktan sonra çok fazla iş değiştirdim, farklı işlerde çalıştım. Okuldan sonra sekreterlikle ilgili bir yerde çalışmak istemedim. Grafik tasarıma yöneldim. Acaba bilgisayarda çizim yaparak kendimi gösterebilir miyim, diye. Konya’da grafik tasarım kursuna gittim. Ama o da bana yetmiyordu. Ben kendimi gösteremiyordum. Orada da ufak tefek işlerde çalıştım. Tekrar Mut’a geldim sonra. Ailemin yanında kaldım bir süre. Ondan sonra Antalya’ya gittim. Orada iki sene çağrı merkezinde çalıştım. Aynı zamanda arada resim yapıyordum, hobi olarak. Antalya’da 07 Haber Magazin’de çalıştım. Canlı yayın yapıyorduk televizyonda. Sanatçılarla, yazarlarla, ressamlarla, şairlerle canlı yayın yapıyorduk. Yani çok fazla iş değiştirdim, hiçbirinde kendimi bulamamıştım. Ama kendimi bulduğum resim oldu.”

“DALİ’NİN TARZINI SEVİYORUM”

“KLASİK DEĞİL, UÇUK ŞEYLER HOŞUMA GİDİYOR”

Anlatımının devamında bir çok ressamın çalışmalarını incelediğini belirten ressam Gülcan, en çok hoşuna gidenin sürrealist ressam Salvador Dali’nin tarzı  olduğunu söyledi. Gülcan, resim çalışmaları ve kendi tarzıyla ilgili ise şöyle konuştu: “Değişik duvar çalışmaları mesela. Üniversitede okurken falan veya bir evde kalırken, sürekli duvarlara bir şeyler yapıyordum. Klasik değil de, uçuk şeyler hoşuma gidiyordu. Değişik resimler yapıyorum. Kara kalem yapıyorum, yağlı boya yapıyorum. Ama karakalemi çok fazla sevmiyorum. Bir fotoğrafı, bir portrenin aynısını çizmek bana göre değil. Eğer portre çizersem de yani bana soruyorlar, neden insan çizmiyorsun, diye; insan çizersem sürreal tarzında çizerim. Mesela bir portre çizsem, onun kafası açılmış olur, içinden bir şeyler çıkar. Öyle bir şeyler olur heralde. Dümdüz insan çizmem yani. Yaratıcı ve farklı olan, hayal gücü yüksek şeyler çizerim. Ben bilgisayarda, boş vakitlerimde, böyle uçuk, absürt, değişik, sıra dışı, ilginç şeyleri çok araştırıyordum. Bir yere bakınca onunla alakalı uçuk fikirler düşünüyorum. Kendim üretiyorum. Daha doğrusu durup dururken geliyor. Bir yere bakıp da çizsem bile, ona kendi hayal dünyamdan  bir şeyler ekliyorum. Hiçbir çalışmam tamamen kopya değildir. Tamamen bana ait hepsi.”

“YURTDIŞINDAN DA İLGİ VAR”

Üniversiteden sonra resme epey bir ara verdiğini, 2-3 sene hiç resim yapmadığını söyleyen Gülcan, “Antalya’da işyerleriyle sürekli sorun yaşayınca resim malzemeleri aldım. Antalya’da bir firmada çalıştım kısa süre. Orada duvar tasarımında uyguladığım straforla çalışmayı öğrendim. Aslında ben 5 aydır çizim yapıyorum. 5 aydır tuvale yapmama rağmen, herkes çok profesyonel buluyor çalışmalarımı. Bunu da hayal dünyama bağlıyorum. Çok kısa bir sürede çok yükseldim. Yani farklı şehirlerden benimle çalışmak istiyorlar. Yurt dışından mimarlar falan benimle çalışmak istiyorlar” şeklinde konuştu.

“HEDEFİM GÜZEL SANATLAR OKUMAK, HAYALİM ATÖLYE AÇMAK”

Bundan sonraki hedefinin Güzel Sanatlar okumak olduğunu sözlerine ekleyen Gülcan, “Ya mimarlık düşünüyorum ya da orda kalıp resim öğretmenliği düşünüyorum. Birde atölye açmayı ve gençlere sanatı sevdirecek; müzik, resim ve kitap olan bir yer açmayı düşünüyorum” diyerek, en büyük hayalini dile getirdi.

Gülcan sözlerinin sonunda, mesaj veren resimler çizmeyi sevdiğini belirtirken;
Uçurtma Avcısı kitabından “Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın” alıntısıyla, Konfüçyüs’ün, “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız” sözünü paylaştı.

Resim aşığı Gülcan Küçüktürk’ün çalışmalarını görmek ve kendisine ulaşmak isteyenler; Taşhan’da açtığı sergiyi gezebilir veya sosyal medya hesabı instagram/art.gulcan adresini ziyaret edip, takip edebilirler.

Tema Tasarım | Osgaka.com