FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 8 Haziran 2021 430 Görüntüleme

KONUŞAMIYORSAM BİR SEBEBİ VARDIR

Son zamanlarda sıkça karşıma çıkan ve ebeveynlerin de en çok sıkıntı yaşadığı bir durumu ele almak istedim bu yazımda.
Geçen gün dışarıda çocuklarla vakit geçirirken biraz yakınımıza çocuklarıyla beraber başka bir anne daha geldi. Biraz zaman geçtikten sonra anne yanıma yaklaştı ve küçük çocuğumun yaşını sordu. Ben de söyledim. Kendisinin çocuğunun yaş olarak benim oğlumdan daha büyük olmasına rağmen hala konuşamadığını anlattı. Haliyle hem üzgün hem de kaygılıydı. Küçük kardeşi olduğundan çok fazla ilgilenemiyorum zamanım kalmıyor ondandır sanırım diye de kendince açıkladı durumu. Ben de iki tane çocukla ilgilenmenin zor olduğundan, ama çocukların sağlıklı gelişimi için mecburen daha fazla emek harcamak gerektiğinden bahsettim. Çocuklarına kitap okuyup okumadığını sordum ve yine zamansızlıktan okuyamadığını anlattı. Oysaki annemiz farkında değildi maalesef, çocuklara erken yaşlarda kitap okumak çocukların dil gelişimi açısından çok değerliydi.
Bu ve benzer hikâyeler artık o kadar çok ki, günümüz çocukları dijital dünyayla çok erken yaşlarda tanışıyor, üzerine bir de ebeveynlerin yanlış yaklaşımları eklenince konuşmanın gecikmesi kaçınılmaz oluyor ne yazık ki. Tabi tüm bu dış etkenlerin yanı sıra konuşmanın gecikmesinde bazı sağlık sorunları da rol oynayabiliyor. Bunlar; düşük doğum ağırlığı, çocukta işitme kaybı, bilişsel gerilik, otizm, down sendromu, nörolojik problemler, kaslarla ilgili hastalıklar, diş ve damak yapısında bozukluklar vb. türden sorunlar. Çocukların 1 yaşında basit sesler ve kelimeler çıkarmasını, iki yaşından sonra kelimeleri düzgün çıkarmalarını, üç yaşından itibaren de sorular sorup sorulan sorulara cevap verebilecek düzeyde konuşmalarını normal gelişim süreci olarak değerlendirilmektedir. Ancak çocuk 3 yaşına gelmesine rağmen konuşması yoksa ve anlamsız sesler çıkarıyorsa gecikmiş konuşma ihtimali üzerinde durulabilir. Çocuklarda konuşmayla ilgili bir gecikme fark edildiğinde ilk olarak yapılması gereken herhangi bir işitme kaybının olup olmadığının kontrol edilmesidir. Yine yapılan tüm biyolojik ve fiziksel kontrollerin sonucunda çocukta herhangi bir sorun görülmezse işte o zaman çocuğun konuşma probleminin ruhsal kaynaklı veya çevresel olduğunu düşünmek gerekiyor. Böyle durumlarda bir uzmandan yardım almak yerinde bir karar olacaktır.
Yapılan araştırmalar kaygılı ve depresif annelerin (anneler diyorum çünkü çocukların ilk ve en önemli iletişim kaynağı annesidir) çocuklarında; konuşmada gecikmelerin ve konuşma problemlerinin daha fazla görüldüğünü ortaya çıkarmıştır.
“Bununla birlikte annenin duygusal durumunun anne ve çocuk arasındaki iletişimi etkilediği, depresif özellik gösteren annelerin, çocuklarıyla dil-konuşma gelişimini destekleyici bir etkileşim kuramadıkları ve çocuğun iletişim girişimlerini yeterince yanıtlayamadıkları belirtilmektedir (Field, 2010; Lundy, Field ve Pickens, 1996; Righetti-Veltema, Bousquet ve Manzano, 2003).Yılmaz, Taş ve Tezel (2018), 8(50), 261-283. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi”
Sevgili ebeveynler; çocuklarımızın hayatı anlaması ve anlamlandırması ancak ve ancak çevresiyle sağlıklı iletişim kurmasıyla mümkündür. Bu da dil ile konuşma yoluyla gerçekleşir. Çocuklarımızın sağlıklı gelişim göstergelerinden biri olan dil ve konuşma becerilerini desteklemek ve onlara bu yolda yardımcı olmak en önemli önceliğimiz ve görevimiz olmalıdır. Elbette hiçbirimiz bilerek onlara bu yolda yanlış rehberlik etmek istemeyiz ama bilmeden yaptığımız yanlışlar olabiliyor. Bunların başında çocuklarımızla yeteri kadar iletişime geçmemek, az kitap okumak, çocukla konuşurken kelimeleri bebeksi çıkarmak, çocuğun konuşma yaşı geldiği halde hareketlerle anlatmaya çalıştığında hemen anlamak veya daha çocuk ne istediğini tam olarak anlatamadan hızlıca anlamak ve yerine getirmek, çocukların konuşmalarındaki hataları sürekli düzeltmek. Çocukların içinde bulunduğu bu durumun (konuşma problemleri) çok farklı davranış problemlerine neden olmaktadır. Konuşamayan ve kendini rahatça ifade edemeyen çocuklar genellikle; öfkeli, sinirli, sürekli ağlayan ya da içine kapanarak kendini iletişime kapatmışlardır. Kendinizden pay biçin; herkesin birbiriyle ve sizinle de sohbet ettiği bir ortamda sadece 10-15 dakika susun, konuşmayın, n’olur söyleyeyim mi? Çok canınız sıkılır, moraliniz bozulur ve sinirlenirsiniz. Çünkü anlayıp da anlatamamak çok zor bir iştir. Görüldüğü üzere sevgili ebeveynler çocuklarda konuşama problemleri aynı zamanda davranış problemlerini de tetiklemektedir. Çocukların konuşma problemlerini erken fark edip zamanında müdahale etmek ve çocukların kendilerini yeteri kadar ifade edebileceği ortam hazırlamak; onların sağlıklı dil gelişimi ve mutlu bireyler olması açısından çok önemli.
Konuşmalarıyla ve sorularıyla bizi sözcük bombardımanına tutan, karşısındakileri anlayan ve kendini anlatabilen mutlu çocuklarla doğru iletişim yollarında yürüyebilmeniz dileğiyle.

Tema Tasarım | Osgaka.com