FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 31 Mayıs 2022 395 Görüntüleme

AKDENİZ’DE DENİZ KIZI SÖYLENCESİ

Taşucu’nda 1960 yıllarda yok ekmeğe muhtaç balıkçıklar bir araya geldi. Bir kooperatif kurdular. Dediler ki: “Kooperatif kur sefaletten kurtul.”
Rahmetli Arslan Eyce, Kumlu İbrahim Serbest, Kahveci Mehmet Ali birkaç kişi bir araya geldiler. Kooperatif kuruldu. El ele verdiler, tekneler alındı, balıklar tutulmaya başlandı. Kendileri tutup, kendileri sattılar. Çarşı ortasında bir dükkanları oldu. Oradan bütün Türkiye’ye balık gönderdiler. Gün oldu İçko Birlik, Köy Koop’u kurdular.
Balığın simgesi vardı, bir öyküsü vardı. Onu dillendirdiler, festivaller yapıldı. Şenlikler yapıldı. Tarihten gelen söylence bir heykele dönüşmeliydi. Silifke Lisesinde bir resim öğretmeni vardı. Cem Cuma Ocaklı, yontular yapıyordu. Ona Arslan Eyce bir söylence sundu. İşte aynen şöyle:
Biz olayı Taşucu’ndaki sosyal ekonomik hareketin Türkiye düzeyinde yansımasında sembolik olarak denizden bir deniz kızı çıkarmak suretiyle bunun Taşucu’nda tüm halkımıza bir anlam ifade etmek suretiyle yansıtmak istedik. Bunun mitolojide öyküsünü ona anlattı.
Tanrıların Tanrısı Artemis’in kızı Margessa, annesinin doğum esnasında çektiği ıstırabı görerek, hiç evlenmemeye karar verir. “Ben yaşadığım sürece evlenmeyeceğim.” Bunun üzerine Tanrıların dileğiyle İffet Tanrıçası olarak ilan edilir. Ama İffet Tanrıçası, Akdeniz kıyılarını, koylarını dolaşırken bir gün Akdeniz çocuğu, Akdeniz balıkçına aşık olur, o balıkçıda Taşucu’nda yaşıyor. Bu balıkçının ağına yakalanan İffet Tanrıçası karaya çıkınca, balıkçının aşkından dolayı İffet Tanrıçası olmak durumunu kaybediyor. İşte biz bunu Taşucu olayı olarak kabul ettik. Taşucu 6. Balık Festivali ve 4. Kooperatifler Şenliğini burada hep beraber kutlamış bulunuyoruz. Dört gün önce Deniz Kızı Deniz’i denizden çıkardık. Tutsak ettik. Ama şimdi biz Taşucu Balıkçıları olarak bu deniz kızı Deniz’i özgürlüğüne iade ederken; tüm özgürlüklerin halkımızın olmasını vurgulayan bir anıt kalsın dedik.
Anıtın yapıldığı 1973’lü yıllarda Cem Cuma Ocaklı ve eşi Nurçin Ocaklı bahçeli iki katlı evin alt karında kirada oturuyordu. Deniz kızı heykel orada yapılacaktı. Salonun orta yerinde yontular oluşmaya başlamıştı. Evin duvarları çıplak kadın resimleri vardı. Zaman zaman Nurçin öğretmen mankenlik bile yaptı. Okul müdürü Mustafa Kartal biraz tutucu biriydi, bir gün ziyaretine geldi. Kapıyı açınca bir de baktı ki; evin duvarları çıplak kadın resimleri ile dolu idi.
“Ne yapıyorsun Cuma Hoca? Bu ne hal?”
“Heykel yapıyorum. Bunlardan ilham alıyorum.”
“O zaman heykel bitince bana söyle çayını içmeye öyle geleyim.”
O günlerde okulda hep bu konu konuşuldu. Heykelin ana hatları çıkmıştı. Onu Taşucu’nda denizin içine iskele kuruldu. Onu itina ile yerleştirdiler. Cem Cuma ve Nurçin Ocaklı motorları ile günlerce gelip çalıştılar. Yorulunca hemen yanında Orhan Artan’ın balık lokantasında balık yediler, eh yanında bir iki yudum rakı. Heykel bitti, boyandı, denizin içinde maviler arasında simsiyah Balık Kızı heykeli ortaya çıktı. Arslan Eyce kooperatif kasasından 5000 lira para çıkardı, ona verdi. O da Orhan Artan’a verdi.
Balık festivallerinde Taşucu balıkçılarına bir barınak yapıldı. Kıyı doldurulunca da deniz kızı heykeli karada liman sahasında kaldı.
Belediye başkanları her alan düzenlemesi yaptıkça çevre şekil aldı. Yanına bir de çeşme yapıldı. Şimdilerde gelen geçen önünden geçip ona bakıyor. Sonra iskele yanına deniz içine bir deniz kızı heykeli daha yapıldı. Eh kardeş kardeş görümlükte duruyor. Deniz kızı öyküsü, fotoğraf anıları ile bütünleşiyor.
12 Eylül yönetimi üreten Köy Koop’un mallarına çökerken, Taşucu Balıkçılık Kooperatifi mal varlıklarını bir vakıf kurdular ona bağışladılar. Taşucu Doğal Hayatı Koruma ve Eğitim Vakfı hemen az ötesinde Taşucu Arslan Eyce Amfora Müzesi olarak varlığını sürdürüyor. 1960, 1980 arasında emek mücadelesinden iki anıt, birisi Deniz Kızı Heykeli, diğeri ise Amfora Müzesi. Artık Doğa Savaşçısı Arslan Eyce aramızda yok. Şimdilerde oğlu Mustafa Devrim Eyce baba mirasını yaşatıyor.
Binlerce yıllık tarihten günümüze gelen bir sözü, “Büyük balıkların küçük balıkları yutamayacağı bir düzen gerektiğini” gösterdi.
El ele verip, imece ruhla bolca üretim, hakça tüketim… İşte Deniz Kızı öyküsünden bize kalan miras. Bu mirasa sahip çıkmak, bu hayali gerçekleştirmek, insanca bir düzen istemek. Hakça bir düzen istemek. Suç m’ola???

DENİZ KIZI
Bir karartı var açıklarda
Denizin azgın dalgaları ile çarpışan.
Biraz yaklaş gemici…
El ediyor bize…
Bir kız mı bu ne?
Bu balık mı desem yoksa?
En belirgini, en en güzeli
Deniz kızı deniz kızı galiba.

Uzak ülkelerden geliyor olmalı.
Yorgun argın ve bitkin
Umut veriyor yaşam üstüne
Kıt’alar ötesinden…
Biraz umut, biraz yaşam,
İstesek vermez mi ola?
Bir dost gibi elimizi uzatsak,
Uzatsak halkçı edayla.
Elini bir yol uzatır m’ola?
Biraz daha yaklaş gemici,
Sabrım tükendi.
Bak gözlerinde,
Özgürlük pırıltısı var.
Bak doya doya…

Deniz kızı deniz kızı
Sesimi duyuyor musun?
Yaklaş n’olur yaklaş,
Seni bekleyenler var.
Deniz Tanrıçasından ruhlar getiren kız.
Bize aydınlık ufuklar açtın derilmemiş.
Bu yolda…
Bereket üstüne çimlendi yaşamımız…
Yoksulluğa paydos.
Sefalete paydos,
Sosyal adalet yolunda mutsuzluğa paydos.

Artık sen geldin deniz kızı
El ele yarattığımız kooperatifimiz var.
Deniz kızı deniz kızı,
Büyük balık, küçük balığı yutamayacak.
Boğazında bir kılçık sanki,
Umut yarışında,
Yaşam yarışında
Taşuculu emekçiler şimdi.

5.8.1978 / AKYOL GAZETESİ.

Tema Tasarım | Osgaka.com