FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Haber 18 Aralık 2023 88 Görüntüleme

ALMANYA İZLENİMLERİ İKİ / 1

Not: Almanya izlenimlerinin ikincisi olan bu yazı dizisi beş bölüm olarak yayımlanacaktır.

Salı sabaha doğru, ince ince bir yağmurla karşıladı Köln Havaalanı bizi. 21 gün kalacağımız yerse Köln’ün bir mahallesi/semti. Adı da Sürth. Köln’le Bonn’un ortasında, ikisine de yaklaşık 10’ar km uzaklıkta, genellikle emekli kentiymiş burası.
Doyumsuz, insanı dolu dolu dinlendiren, yemyeşil bir yer; cennet!.. Belki de anlatmaya sözcüklerim yetmeyecek. Yıllar önce Almanya’yı gördüğüm için, bu güzellikler karşısında hem eriyorum hem erimiyorum, hem saşırıyorum hem şaşırmıyorum.
Doğa buraya mı daha çok emek harcamış, bizim oralara mı? Tartışılır. Buralar dümdüz daha çok, bizim oralarsa dağ, dere, tepe, koyak, kayalık… Gözünü seveyim coğrafyası çoklu yurdumu!
Havaalanlarımızda bir simit 40-50 lira, bir simit bile yiyemedik!..
Burası (Bu yazı dizisi Almanya’da yazıldığı için, “burası” derken Almanya’yı kastediyorum) genellikle ılıman bir iklim. Biz yağmur bekleriz yana yana, burası güneş.
Daha sabaha doğru gelsek de, kahvaltımızı etmiş olsak da, torun ve çocuklar benden daha daha özlem ve ilgi sorumluluğu beklese de, beni çeride “tutsak” kalacak birisi değilim, bunu cümle alem bilir zaten, hele dışarısı daha da bilir. Bu yüzden ille de dışarısı çağırıyor beni, bütün güzelliklerini ayağa kaldırmış, bağıra bağıra hem de, “hoş geldin” diye diye. Dayanabilir miyim buna, mümkün mü bu?
Tarih, doğallık, emek, kültür ve hepsinin birikimi uygarlık dolu dışarısı. Kat kat yapılar ve beton yığınları değil, var gücüyle Ortadoğu’ya koşuş değil, doğayı yağmalama değil, kültürsüzlük hiç değil, uygarlık yarışıyor burada, refah yarışıyor.
Yollar sokaklar ağaç dolu, bin bir çiçek dolu, evlerin önü, bahçelerin içi. Nice ağaçlar nice evlerden eski, evlerin yüksekliğiyle yarışıyor ağaçlar. Giderek bizim sonbaharlarımız yeşile dönüşüyor ya, ama kim ne derse desin, buranın sonbaharı daha bir yeşil. Bizim Karadeniz.
Sokaklarda, kaldırımlarda, parklarda sarı sarı yapraklardan başka hiçbir şey yok; ne bir çöp, ne bir kutu, ne bir şişe, ne bir sigara atığı, ne bir kağıt parçası, ne bir poşet. Bu yüzden de bizdeki gibi çöpçüler yok burada, görmedim daha.
Zaten kentin temizliği evlerde başlıyor; atıklar ayrı ayrı poşetlere konulup dışarıdaki dört büyük çöp kutusuna atılıyor. Çöp kutuları pırıl pırıl, hatta kimisi yeşillikler ve çiçekler içinde, özel yerlerde. Sokaklarda insandan çok çöp kutusu var. Var ama öyle ulu orta değil, kaldırımda da değil, kaldırımdan da içeride.
Velhasıl insan olduğunu iliklerine kadar hissediyor insan burada. Dediğim gibi niteliksizlik değil nitelik yarışıyor. İnsana saygı ilk başta. Bize bakınca uygarlığın son aşamasına (aşamalar hiç bitmeyecek olsa da) yaklaşılmış gibi.
İnanınki abartı değil bunların hiçbirisi, asla! Yurduma da saygısızlık değil, asla!
Doya doya doğa, kentin içi bile doğa, her yer yürüyüş yolu…
Nice insan köpeğiyle yürüyüş yapıyor. Aslında bu, çağın (teknolojinin) yalnızlaştırdığı/sevgisizleştirdiği insanın, bu yalnızlığını ve sevgisini köpekle paylaşmasıdır biraz da. Ve köpek vergisi varmış burada, köpek besleyenlere, çevreyi kirlettikleri için.
Ne yazıkki bizde de çıkılmıştır bu tür yalnızlık/sevgisizlik yolculuklarına, ama bizim kültürümüz tümüyle ne zaman teslim olur buna, bunu bilmiyorum. İşte bu yüzden de o güzelim kültürel değerlerimize sıkı sıkıya sarılmamız gerekir; inadına, geliştirerek, daha güzel değerler katarak…
Bugün cumartesi, beş gün oldu geleli, beş kez ancak görebildim güneşi, hava bir açık beş kapalı, bir açık beş kapalı!
Ve şimdilik bu bölümün son sözü; burada insan olduğumu hissetsem de, (aslında bunu bir yandan yaşayıp bir yandan yaşayamasam da) ille de yurdum, anadilim, insanlarım, yufkam/bazlamam, yağmalansa da dağlarım, köylümün/üreticimin emeği bin bir ceşit Pazar yerlerim….
1’ini okuyan 1 kalır, 5’ini okuyan 5 olur, 15 olur…

Tema Tasarım | Osgaka.com