FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 15 Şubat 2022 250 Görüntüleme

ANILARIMDAN: CAMİDE OKUL YILLARIM

Balandız köyünün olduğu yerde bol andız bulunmaktadır. Çekirdeği çıkartılıp, kabuğundan andız pekmezi yapılırmış. Yörede, buranın andız pekmezi ve andızının ünlenmesi nedeniyle buraya “bal gibi andızı çok” anlamında BALANDIZ adı konulmuştur. Silifke’nin yaylasıdır. Sulanbucak ve Elif Pınarında, Kandilde de Yörükler yaşamışlar. Kışın yaylacılar denilen kişiler gidince, Balandız köyü Yörüklere kalmış.
Bir rivayete göre; 1961 yılında İcra Müdürü Abdullah Bey, kavağın dibinde milleti toplamış. Onar lira verin, köyünüze kavuşturayım demiş. Hemen onar lira toplanmış. Abdullah Bey’e verilmiş. O da gitmiş, görüşmeler, araştırma yapmış. Bir dilekçe hazırlamış. Halil Çavuş, Süleyman Kulakçı, Fazlı Kunt ve Hasan Bobacan (Kara Hasan) imzalatmış. Kaymakam’a dilekçe vermeye giderken hepsi kaybolmuş (Nasraddın Hocanın hikayesi misali ) ve bu görev Hasan Bobacan’a verilmiştir. Kaymakam bey dilekçeyi almış, okumuş.
“Köylerinizin ne eksiği var?” demiş. Biraz da kızmış.
“Kaymakam Beyim, kış gelince herkes sahile gidiyor. Bizim çocuklara okul yok. Yolumuz yapılmıyor, sularımız akmıyor. Hizmet almak için köy kuruyoruz.”
“Öyleyse tamam” demiş Kaymakam.
Ocak ayında verilen dilekçe sonunda Temmuzun yirmisinde köy olunduğuna dair haber gelmiş. Elif Pınarı (Karakaya ), Sulanbucak (İmamuşağı), Kandil (Çadırlı) köyünden ayrılıp Balandız içinde yer almışlar.
Balandız Yaylasında; uzun uğraşlar sonunda köy oluştururlar. Ama okul yoktur. Sulanbucak’ta oturanlar, İmamuşağı Köyü’ne, Kandil’de oturanlar Çadırlı Köyü’ne okula giderler. Çoğu kızlarda okuyamaz. Bir gün otururlar, karar verirler; camiyi okul yapalım. Köyde yetişen köy enstitülü Kerim Çelik’te buraya tayin olur. Okul açılır. Kırtıl köyünden Zeynel Gündoğdu, Fevzi Üçyıldız gibi marangoz ustaları okul sıralarını yaparlar getirirler. Katır, eşekler ile de okulda sobada yanacak odunlar getirilir. Kırtıl Köyünün çocukları da buraya gelir. 10 km. yerine 4 km. okul olunca, camide okumaya razı olurlar.
İşte bizde Mart ayında Kırtıl’a gelince, bende onlarla beraber Balandız İlkokuluna geldim. Artık derelerden geçme yoktu. Güle oynaşa geliyorduk. Yolda Sulanbucak’tan çocuklar bize dahil oluyordu. Cami artık okuldu. Beş sınıfa bir öğretmen. 4. Sınıfta okuduğum için 4-5 ikinci gruba dahildik. Bize ders başlayınca diğer grup sessiz oturur ya da bahçeye çıkardı. Sonra biz sessiz oturur ya da bahçeye çıkardık.
Öğretmen Kerim Çelik evinin önünde tarım dersi için alan oluşturdu. Gittik, yukarıdan inlerden çuvallarla gübre taşıdık, soğan ektik, sarımsak ektik. Nane ektik. İşte toprakla uğraşmaya burada başladık. Öğretmenimiz bize köy enstitüsü yaşamı öğretmiş, sonra öğrendik. Mayıs ayı geldiğinde o yeşil soğanları ekmeğin arasına koyduk, Yörük çocuklarıda çökelek, peynir verdiler.
Biz burada okurken, Amerika süt dağıtmaya başladı. Un dağıtıyordu. O unları verdiler, bazlama, yufka yapıldı. Süt tozu pişirildi, yoğurt yapıldı. Ama bir bardak ancak düşüyordu. Biz şehirden gelmiş çocuklar; öğretmen kızı Fatma ile bir şaka yapalım dedik.
“Arkadaşlar bu süt Amerika’dan geliyor. Domuz sütü olabilir” dedik. O gün kimse yoğurt içmedi. Fatma ve biz Kırtıl’dan gelen çocuklar bola sala içtik. Birkaç gün sonra öğretmen farkına vardı. Özür diledik, şaka yaptık, dedik. Ama yine çoğu Yörük çocuğu olan öğrenciler yoğurdu içmediler. Biz de bola sala yoğurdu katık yaptık.
Bayram Kulakçı vardı. Çok yaramazdı. Öğretmen onu çok döverdi. Çocuklar tahtadan küçük tokuç yapmışlardı. Öğretmen onunla ellerine vuruyordu. Biz öğretmenin kızı Fatma ile o tokuçları götürdük, köprüde suya attık. Öğretmen o tokucu aradı, bulamadı. Bu kez tokat atmaya başladı, derken hızını alamadı, yere yatırdı. Dövmeye başladı. Elinden zor aldık.
“Aman” dedik. O tokuçtan hemen yapıldı, masaya kondu.
Şimdi o dönem okuyan öğrencilerden aklımızda kalanlar; Kırtıl’dan Hasan Gündoğdu , Ahmet Kıraslan, Mehmet Kıraslan, Safi Er, Ali Er (Datlı), Hasan, Kemal Üçyıldız, Esabil Kıraslan, Nagi Şimşek, Hanifi Çoban, Ali Bulut, Sulan Bucak’tan Hüseyin Sarı, Süleyman Türker (Abustul oğlu), Aşkı Çelik, Mazhar – İsmail Işık, Bayram Kulakçı, İbrahim Kurşun, Kerim Mermi, öğretmenin oğlu Gazi, Nazif, kızı Fatma Çelik ve adını anımsayamadığım arkadaşlar vardı.
Öğretmenimiz kardeşi Aşkın’ın kodak fotoğraf makinesini getirdi resimler çekti. Artan para Aşkın’ın öğrenim parasına katkı oldu. İlk fotoğrafım çeşmenin önünde Ali Er ile çekildi.
Askerde alevi olduğumu öğrenince bir arkadaşım sormuştu.
“Camiye hiç gittin mi?”
“Gitmez olur muyum.”
“Nasıl?”
“Hiç çıkmadım ki, bir yıl gittim.”
“Nasıl gittin?”
“Camiyi okul yapmışlardı, 3 ay gittim.”
Birkaç yıl sonra hayıtlı dere boyuna bir okul yapıldı. Öğrenciler oraya gittiler. Biz de böylelikle camide okumuş olduk. Kerim Çelik ve Arif Öğretmen uzun süre orada öğretmenlik yaptılar.
Arif Öğretmen’i göremiyorum; ama o dönemde köyün terzisi, kuaförü olan Leyla Ablamız geçtiğimiz yıllarda hak’ka yürüdü. Onu saygı ile anıyoruz. Kerim Çelik öğretmenim hala yaşama devam ediyor. Uzun sağlıklı yaşam diliyorum.

İlginizi çekebilir

MERSİN KÜLTÜR ŞEHRİ OLACAK

MERSİN KÜLTÜR ŞEHRİ OLACAK

Tema Tasarım | Osgaka.com