FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 1 Şubat 2022 472 Görüntüleme

GÖBEKLİTEPE (*)

“Tufan geçti. Kurtuluş dağındayız, diyordu Ninagal, Ziusudra’ya. Su geçirmez kapağı açıp çıktı gemiden Ziusudra. Gökyüzü açıktı. Güneş parlıyordu. Hafif, hafif rüzgar esmekteydi. Derhal seslendi karısına ve çocuklarına, dışarı çıksınlar diye. Efendi Enki’ye hamd edelim, ona şükranlarımızı sunalım, dedi Zuisudra onlara. Oğulları ile birlikte taş topladı, bu taşlar ile sunak dikti. Ardından sunakta ateş yaktı, kokulu tütsülerle yaktı ateşi…” (SÜMER TABLETLERİ, 10. Tablet)
LA Kitap’tan aldığım kitaplar içinde yer alan İsmail Metin’in BAŞLANGIÇLARIN ÖNCEKİ VE ESKİ ZAMANLARIN ÖYKÜSÜ / GÖBEKLİTEPE kitabını ilgi ile okudum.
Yıllar önce okuduğum Tanrıların Arabaları, geçen yıl okuduğum Muazzez İlmiye Çığ’ın Sümer Uygarlıkları ve Göbeklitepe’yi okuyunca bir ortak payda gördüm. Bu dünyada ileri derecede uygarlıklar yaşanmış. Tıpkı günümüzde olduğu gibi altın uğruna çok savaşlar yaşanmış.
Altın var diye; dağlar ormanlar delik deşik ediliyor, talan ediliyor. Binlerce yıldır devam eden savaş var. Önce tanrılar kavga etmiş, sonra onların uzantıları insanlar.
Anadolu’da 6 bin yıllık Eti, Sümer uygarlık kalıntılarının yanında 12 bin yılık Göbeklitepe karşımıza çıktı.
Kitabı okuyunca gördük ki; Göbeklitepe öncesi ve sonrası diye bir yaşam süreci gördük. Göbeklitepe Nuh Tufanı / Ziusudra sonrası ortaya çıkan bir dönem. 12-13 bin yıllık bir süreci var. Ama öncesi 75 bin yıllık bir uygarlık.
Tanrılar karar veriyorlar. Dünya yok edilecek. Çok gizli karar. Aman kimseye söylemeyin. Birisi duvara söylüyor. Hazırlık başlıyor, tufan öncesi gemi yapılıyor. Her canlıdan ikişer alınıyor. Ama tahıl, meyve tohumları, fideleri de ayrı ayrı hazırlanıyor.
Tufan bir hafta sonra gelecek. Ustalar bir araya getirilip çalışmaya başlıyorlar. İyi çalışsınlar diye kurbanlar kesiliyor; onlara bira, şarap ikram ediliyor. Bir gemi ortaya çıkıyor. Su almaz, dayanıklı, bir deniz altı gemisi gibi.
Gök gürlemeye başlayınca, deniz kabarmaya başlıyor. Gemiye planlanan canlılar alınıyor. Gemi yüzmeye başlıyor. 40 gün dalgalarla boğuşma. Yağmur duruyor, güneş açıyor. İşte Ağrı Dağı söylencesi, sonra Harran Ovası… Gemiden çıkılıyor. Alüvyonlu çamur topraklar.
Üst akıl burada yeni bir uygarlık yaratıyor. Üst akılın yönetim yeri Göbeklitepe. Orada bir tapınak yapılıyor. Tanrılar buradan yeni dünyayı idare ediyor. Gılgamış, Sümer Uygarlıkları, onları yok eden Sami Yaratıkları.
Üst akıl böyle bir olguyu seziyorlar ki; Göbeklitepe’yi kapatıyorlar. 13 bin yıl sonra kazı başlıyor, yeni bir uygarlık ortaya çıkıyor.
Muazzez İlmiye Çığ anlatıyor:
“İngilizler gelmişler; kazı yapacağız, ama para veremeyiz. Osmanlı Padişahı ile anlaşma yapılıyor. Bir tablet İngiliz’lere, bir tablet Osmanlı sarayına ayrılıyor. Sonra iki ülke bilim adamları bir araya geliyor, parçalar birleşiyor, tabletler okunmaya başlıyor.”
Bu uygarlıktan yararlanan bilim adamları, var olan uzay çağını yakalıyor. Şimdi uzayda var olduğunu bildikleri başka gezegenlerde insan arıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde uzaya bir araç gönderildi. Üzerinde güneş enerjisi ile kendini yenileyebilen bir uzay aracı. Gördüklerini Nasa’ya gönderecek. Proje sahibi uzman diyor ki:
“Uzayda başka canlılar var. Ya biz onları bulacağız, ya onlar bizi.”
Elimizdeki kitapta 14 tableti incelemiş. Onları sunup, yorumlar da yapıyor. Ama esas olan bilim adamlarının kafa yorması.
Eğer ülkemizde yaşam bulan bu uygarlıklardan ders alabilirsek, Harran ovasında üretimi artırabilirsek, hani GAP vardı ya; sanki Demirel bu Sümer tabletlerini okumuş, Dicle Fırat arasında kalan tarım arazilerinin sulu tarıma geçmesi için projeler hazırlanmış. Ama projeler yarım kalmış. Ülkede üretim durmuş. Buğday, arpa, yem ithal ediliyor. Harran Ovası, Çukurova, Konya Ovası, Gediz Ovası artık ekilmiyor.
Kitaptan şu anlamı çıkardım. Ne kadar altın bulursanız bulun. Tarım ile üretim ile taçlanmaz ise, anlam kalmıyor. Tanrılar insanlar ile ilişkiye geçip, onlardan çocukları olmaya başlayınca, buğday, arpa, bira, şarap gibi güzel şeyleri görüyorlar. Onun için Tufan sonrası, balçıklı, alüvyonlu toprakları bulunca getirdikleri tohumları, fideleri toprakla buluşturuyorlar.
Ey altına tapanlar size bir çift sözümüz var. Dağlarda, ormanlarda altın aramayı bırakın, bereketli topraklarda üretim yapalım. Ürettiğimizi sanayi ürünü olarak pazarlayalım. İşte o zaman dolara endeksli un almayız, gübre almayız, yem almayız.
Geçmiş gelecek midir?
Biz dünyalılar için sadece bir elçiymişiz. Dünya, dünyalılara ait, onları korumak ve ilerlemek için buradayız. Görevimiz bu ise eğer, buna göre davranalım.
Kaderin tayin ettiği bir zamanda gelecek nesiller bu kaydı okusun. Geçmişi hatırlasın ve gelecek için kehanet olarak anlasın. Geçmişin geleceği olsun yargıç Nibiru’lu Anu’nun ilk oğlu Enki’nin sözleri budur. (SÜMER TABLETLERİ, 14. Tablet)

(*) Başlangıçların Önceki ve Eski Zamanlarının Gerçek Öyküsü, Göbeklitepe, İsmail Metin, La Kitap.
KAYNAK:
1. Tanrıların Arabaları, Erich Von Daniken, Artemis Yayınları.
2. Gılgamış – Tarihte İlk Kıral Kahramanı, Muazzez İlmiye Çığ, Kaynak Yayınları.
3. Sümerler Türklerin Bir koludur, Muazzez İlmiye Çığ, Kaynak Yayınları.

Tema Tasarım | Osgaka.com