FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 1 Eylül 2020 752 Görüntüleme

PELİTPINARI’NDAN SENİR’E BİR YOL GİDER

Bir Pazar sabahı Gökbelen’den çıktık. Çayımızı kaynattık, azığımızı aldık kendimizi doğaya atalım dedik. Gökbelen – Gülnar yolu hareketli günler yaşıyor. Silifke – Mut yolu heyelan nedeni ile kapalı. Mut, Karaman’a gidecekler Gökbelen üzeri gidiyor… Otobüsler, büyük araçlar Gülnar, Zeyne üzeri Mut yoluna ulaşıyor. Bilenler ya da navigasyona bağlı olanlar Çoğa Alanından sapıyor, Pelitpınarı, Nuru üzerinden Şarlak Mut yoluna ulaşıyor. Gülnar yolundan yaklaşık 35 km. daha kısa. Biraz virajlı dar, ama idare ediyor.
Pelitpınarı su deposu altında meşe ağaçlarının altına yerleştik. Çayımızı, azığımızı çıkarıp, kahvaltımızı doğa da yaptık. Gördük ki su deposu altında küçük bir düzenleme ile güzel bir kahvaltı çadırı / Yörük çadırı kurulabilir. Biz kahvaltı yaparken, araçlar hızla Mut’a gidiyordu. Mut Şimşek Seyahat, binek araçları. Bir ağaç dibinde bizim gibi sabah kahvaltısı yapanlar yer alıyordu.
Bir saatlik bir kahvaltı sonrası aracımıza bindik. Pelitpınarı’ndan geçerek, Nuru köyüne doğru yola çıktık. Pelit Pınarı eski adı Kürt köyü iken 1950’li yıllarda rahmetli Av. Sait Kılıç’ın önerisi ile yörede pelit ağaçları yoğun oluğundan, köy içinde yer alan tarihi Pınarın anısı birleştirilerek adı Pelit Pınarı konmuş. Yöre halkı ikisini de de kullanıyor. Kaba pelit, mazı pelidi, ağaçlar tarla kenarlarında hala duruyor. Köye adını veren çeşme yolun altında kalmış. Bir de yer yokmuş gibi köy konağı üzerine yapılmış. Pınar kaybolmuş. 1975 yılında vekil öğretmenlik yaptığım okulu, geçtiğimiz yıllarda kültür evi yapılması için Muhtar İsa Şahin ile görüştüğümüzde, köy tüzel kişiliği ortadan kalktığından, okulu talep etme yetkisi ortadan kalkmış; ama dernek kurulursa, okullar bu tür yapılanma için tahsis yapılabiliyor. Dileriz Pelit Pınarı Kültür ve Dayanışma Derneği kurulur, okul da Av. Sait Kılıç Kültür Evi olarak görmek mümkün olur.
Kahve boştu. Köylüler badem topluyorlardı. Yörük olanlarda davar gütmeye gitmişlerdi. Saat 11.00 yaklaşırken Nuru köyüne ulaştık. Bahçelerden incirini toplayan alım – satım merkezlerine getiriyorlardı. Orada paketlenip yola çıkacak. Nuru köyü deyince akla gelen incir, ak pak beyaz incir, köyün içinde su sesi, bahçelerden gelen çalışanların sesi birbirine karışıyor. Gelen, geçenler tarihi Nuru köyü çeşmesinden su dolduruyorlar.
Bingöl’den asker arkadaşım Osman Özer’in evine uğruyoruz. Eşi, komşuları geliyorlar. Sohbet ediyoruz. Bayamlı’da yatan dedemiz atamız Kamışlı Halit Goca’dan söz ediyoruz. Bayamlı çeşmesi önünde kurulan bahçeye, türbeye, yöreye bakıyorlarmış. Salatalık, domates, ve adı üstünde Bayamlı’ya badem ağaçları dikilmiş.
Bir zamanlar evliya Çelebi’nin Zeyne’den Silifke’ye giderken izlediği tarihi yol Bayamlı, Gelin Ardıcı, Kürt Köyünden geçip, ÇOĞA ALANINDAN / CEBEL OVASINDAN geçerek Silifke Aza Tepesine, Silifke kalesine ulaşan yolculuk hikayesi. Uzun süre bu patika yol Zeyne’lilerin Gökbelen’e patlıcan, biber getirdikleri yol olarak kullanılmıştı. Evliya Çelebi yürüyüş yolu olabilir.
Nuru köyünde incir üretmenin yanında Antep Fıstığı/ Şam Fıstığı, Zeytincilik önemli geçim kaynakları. Köyde Şam fıstığı ayırma aparatları kurulmuş, Gaziantep’den tüccarlar gelip satın alıyorlar. Bölgede bu fıstıkları işleyecek bir fabrika kurulabilir. İmambekirli, Senir, Nuru, Kargıcak köylerinde yoğun şekilde üretim devam ediyor. Organize sanayide mermercilik, balık, zeytinyağı fabrikalarına bir de fıstık paketleme fabrikası eklenmeli.
Üçüncü durağımız Senir köyü oldu. Köye girerken, yolun altında Şam fıstığı topluyorlardı. Köy içinde elektrik direkleri yenileme işleri devam ediyorlardı. İki yırdır tanış olduğumuz Hüseyin Yüce’yi sorarak evini bulduk. Köyün altında bir bahçe ve başına ev yapmış. Göksu vadisine bakıyor. Karşıdan Karacaoğlan, Karakız Tepeleri ve Avlağı Dağından püfür püfür rüzgar esiyor. Senir’e yaşam veren rüzgarlar. Özellikle sofralık zeytinler, Şam fıstığı üretimi. Nuru köyündeki bol su olmasa da bahçelerinde sulu tarım yapılmaya başlanmış. Ama yukarda tarihi bir çınar ağacı ve köşk yok olmuş. Suları depoya alırken, ağacın hakkını bırakmamışlar. O da kurumuş. Eğlence yerleri yok olmuş.
Senir köyü tarihçesine bakmak istersek:

1.asır başlarından itibaren; Konya Karasınır yöresinden gelmişler, kışlak yer ararken önce Zeyne yakınlarına gelmişler. Kravga Beylerinden yurt istemişler. Onlarda Zeyne yakınlarında İ. SENİRİ denilen yeri vermişler. Orada bir süre sonra sıtma başlamış, hayvanlar, insanlar kırılmaya başlamışlar. Serin bir yer aramışlar. Şimdiki köyün olduğu yere gelince bakmışlar serince bir yer, tepenin başı. “Serince bir yer bulduk, burada kalalım demişler.” Kış yaz burada kalmaya başlamışlar.
Daha sonra buraya Anamur yöresinden Tekeli aşireti ve Antalya’dan Dimliler aşireti gelip yurt tutmuşlar. Buranın kurucu Karaman Beyliği içinden Kürt Hasan denilen bir Türkmen Beyinin olduğu rivayet olunur.
Kaynak Kişi: Mustafa Kemal Taş 1956 doğ. Halen Köy Muhtarı.
Senir köyünden olup, halen Mersin’de Silifkeliler Derneği Saymanı olan Fahri Bulut’un ( 1952 doğ.) bize aktardığı bilgilere göre; “Kızıl Oğuzlardan bir oymağın Karaman yöresine gelip yerleştikleri. Bunlara Kızıl Oğlanlar adı verildiği. Halen Karaman’ın Taşkale kasabasında bir mahalleye Kızıl Ören adı verildiği, bu oymaktan bir grubunun da İçel Sancağı Silifke kazası Senir Köyünde oldukları. Bunların da Atatürk’ün Selanik’e iskan edilen ataları olduğu. Dolayısı ile ataları ile Atatürk’ün atalarının akraba olduğu, bundan gurur duyduklarını, bu bilgileri de Emekli Albay Yrd. Doç. Dr. Ali Güler’in Atatürk: Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı, Kara Harp Okulu Basımevi, Ankara, 1999, 1-164 s. Karaman’dan Kocacık’a Kızıloğuzlar: Atatürk’ün Soyu, Gök İletişim Yayınları, Ankara, 2001, I-XII., 1-147 s adlı kitaplarında’ yer aldığını belirtti.
Dostumuz Hüseyin Yüce, eşi, gelini Kader ve torunları ile birkaç saat sohbet güzel oldu. Karşıda Evkaf Çiftliği, Pamuklu, Nasrullah, Gündüzler köyleri sere serpe görülüyor. Ama Karacaoğlan- Karakız tepesi, Gündüzler köyü üstünde 1600 metre rakımlı Gavlak Dağı heybeti ile duruyor. Toros’lardan çıkan rüzgar, bazen efil efil esiyor, bazen deli poyraz oluyor. Ama bölgeye sağlık getiriyor.
Ne diyorlar tıp adamları: “Gidin Göksu vadisine, sağlıklı yaşamaya bakın.”
Hüseyin Yüce, Budin Madencilikte çalışmış. 7 yıl bir saatlik yolu yürüyerek gidip gelmiş, oradan kazandığı para ile 9 dönüm tarlasını çıkarmış, ev yapmış. Bir oğlu asker, bir oğlu iş makinesi operatörü. Bağından bahçesinden topladığı ürünleri Gökbelen pazarında satıyorlar. Aynı zamanda köyde pat pat motorları ile gelip bahçelere bakım yapıyorlar. İşte yaşam içinde geçen günler. Bir Pazar bunları gördük. Satılsa da, Pazar zor da bulunsa, üretim devam ediyor. Senir köylüleri komşu köyler gibi Şam fıstığı üretiyor, zeytin üretiyor, Pelit Pınar’lı Yörük peynir, tere yağı yapıyor. Akşama gidecekler, yörükten, deriye basılmış peynirlerini alacaklar. Ne diyelim; üretim yapan eller dert görmesin.

İlginizi çekebilir

KÜÇÜK YAŞAM  KESİTLERİ / 19

KÜÇÜK YAŞAM KESİTLERİ / 19

Tema Tasarım | Osgaka.com