FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 27 Eylül 2022 235 Görüntüleme

PERS YOLU GÜNLÜĞÜ / 4

Pers Yolunda oynaşan,
Kızıl sincap olsam

Punura da sulanıp,
Sibila’da dolaşıp,
Kavaközü’ne konsam.

En güzel fotoğraf, ileri, bakarken verilir; ufkunda, ulu katran ağaçlarıyla kaplı Eğre Dağı olan bu sırtta. Mor renkli, deve dikenleri hışırtısında, patlar fotoğraf ışıkları… Bir kartal havalanır, alacalı kızıl, üç metre kadar, Kartallık’tan. Sırt çantalarımızı çekiştirip ayaklandığımızda, yeşiliyle bizi selamlayan Punura kadim kentidir, önümüzde serili olan.
Punura, köken bilim olarak, Persçe’dir. Bu günkü kullanımı ile, “pınar” demektir. Büngül büngül, binlerce yıldır kaynayan punar, buraya adını verir. Buralarda pınar, hala “punar” bilinir. (n harfi üzerinde, uzatma işareti var olarak okuyunuz.)
Tarihi kaynaklar, Punura ile ilgili, “İkinci Kılıç Arslan’ın, Sibila ile birlikte aynı gün, Ermenilerden aldığı kent” diye bahseder. Devamında buralara, Karamanoğulları yerleşir. Hayvancılık yaparlar. Punura, Türkleşir.
Karamanlılar, bu civarda, ormandan kömür üretimi yapıp, Larende’ye satar. Karamanoğlu Devleti’ne adını veren, Kerümiddin Karaman, henüz devlet olmadan önce buralarda bulunup, ticaret yapmış. Bu nedenle bölgeye, Kerümiddinili denmiş. Aşiret, beylik, devlet olma çabaları döneminde de ticari faaliyetler devam etmiş.
Bu gün, buralarda yaşayan insanlar, Punura’ya “Yağlı” der. Geliri iyi anlamında.
Punura (Yağlı) Silifke’den bu yana, hayvancılıkla uğraşan insanların, Mut’un Selamlı Köyü / Yağlı Mahallesi, Navdalı Köyü, Kavaközü Köyü’nün yaylasıdır. Sınır olarak, Kavaközü Köyü içindedir.
1970’li yıllara kadar, bura insanları, kalabalık olduğu, sürekli kavga ettikleri için, yaz mevsimlerinde Jandarma karakolu kurulurmuş. 1930’lu yıllarda, İstanbul’dan gelen Yorgi isimli iş insanı, burada kaşar peyniri üretimi yapmış. Dedem, Molla Ahmet İnce, Yorgi ile ortak olmuş. Takip yıllarda, Yorgi işi bırakmış. Dedem devam etmiş. Sonra Babam Yunus Nadi İnce, 1980’li yıllara kadar bu işi devam ettirdi.
Punura’nın Çataleşme yerleşiminde doğan benim yaşamım, yazları, yedi yaşları civarıma kadar, burada geçti. Mandıra binasını hatırlıyorum. Punarın kuzeyinden, çayırlık alana paralel ilerleyen, Navdalı Yolu’nun yaklaşık, yüzüncü metresi civarındaydı. Punar’dan, ihtiyaç kadar su, mandırada kullanmak için toprak kanalla mandıraya kadar getirilmişti. Dikkatli gözlerin, bu gün dahi, bu toprak kanalı fark etmesi mümkündür.
Aynı zamanda bir dinlenme yeridir, Punura. Kuzey Afrika’dan yola çıkan ticari malların, insanların, Kibros, Seleucıa, Claudıopoils, Coropissos, Sibila, Larende, İconion hattında. Ta ki 1960’lı yıllara kadar.
Hitit, Pers, Roma, Makedon, Bizans, Ermeni yaşam izleri bulunan Punura’da, taşlara oyulmuş mezarlar, konutlar, yapılar görülür. Kavaközü ve Navdalı köyleri inşa edilirken, burada bulunan yapıların taşları, özellikle de köşe taşları sökülüp götürülmüş, yapılarda kullanılmış. Punura’nın köşe taşları, “Salyağa” lakaplı Salih Ölmez’in iki katlı muhteşem evinin, Salyağa’nın kızı Hediye abla ve eşi, Muzaffer Orhan’ın, Mandıra Çeşmesi yanındaki evi ve diğer yapıları duvarlarında yaşar Kavaközü’nde.
Punura pınarının batı kuzeyindedir kadim yapılar. Yıkılmış durumda olsalar da, temel örgüler, bina alanları belirgin. Punura çayırlığı bitiminden hafifçe yükselerek ilerleyen bir tepenin, yukarı düzlüğünde. Pers Yolu üzerinde olma fonksiyonu gereği, Punura’da büyükçe bir han olmalı. Bu günlerde, muhteşem çayırlık alanın ortası diyebileceğimiz yerinden yol geçti. Büyülü güzellik kısmen kayboldu.
Punura’da yeterince kalıp, harmanlanırken tarihle, çayırlara bıraktığımız sırt çantalarımızı sırtlayıp, revan olunca yola, iki yüz metre kadar ileride, soldan, Punura Gölü selamlar bizi. Punura’yı çepeçevre sarmalayan sırtların, geçirgen topraklarının, yağmur ve kar suları, Punar’ın suyu ile birlikte göl oluşturur burada. Göçmen kuşlar, mevsiminde, Punura Gölü’nde oynaşır. Yoğun kış yağışlarında oldukça büyüyen göl, yaz başlarında kurur.
Devam edecek…

Tema Tasarım | Osgaka.com