FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 3 Ağustos 2021 318 Görüntüleme

SERTAVUL – KOZLAR’DAN AŞAĞILARA BAKMAK

Corona, salgın derken bir yıldan fazla düğünlere gidemedik. Aman evden çıkmayın. Aman turizm ölmesin. Aman mitingler, siyasi kongreler yapılsın. Birileri tatmin olsun kalabalık çok olsun. Sonuçta corona dip vurdu. Maske bulamadılar, aşı bulunmadı. Sonra aşı bulundu şimdi de Türk aşısı arayanlar. O da bulunsa Osmanlı aşısı isteyecekler. Ümmetin elinde oyuncak olduk.
İkindi vakti Köprübaşı köyüne ulaştık. Aramızdan ayrılan Yanyatır Ocağı dedemiz Taki Özcan’ı gömütü başında ziyaret ettik. Onun nezdinde tüm atalarımıza hayır dua ettik. Birkaç gün önce aramızda ayrılan Tokman Eşe Ebemizin ailesine taziye ziyaretinde bulunduk.
İşte böyle bir gündemde kendimizi Mut Köprübaşı köyünde düğünde bulduk. Okul önünde düğün yasaklanmış. Komşu köylerden gelen gençler bira içip kavga çıkarınca, muhtarı, okul müdürü; bahçesi betonlaşmış, tertemiz okul önünde düğünler yasaklanmış. 1980’li yıllarda yapılan top sahasında düğün yapılıyor.
Havai fişekler yere inince otlar tutuşuverdi. Bir panik, koşuşturma, yangın söndürme ekipleri gelmeden gençler yangını söndürdü. Toz toprağın içinde gençler dans etti, mengi oynadı, halay çekti. Alan oynayanlarla doldu. Uzun süredir düğün olmayınca bir araya gelemeyenler özlem giderdi. Güneş Tirik ile Abidin Doğan evlendi, onlar muratlarına erdi. Hayırlı olsun. Mutluluklar dileriz.
Biz düğün devam ederken Sertavul’a kestirme yol olarak seçtiğimiz Narlıdere yolundan gittik. 20 yıl komşu olduğumuz dostumuz Zeynel Yıldız’ın konuğu olduk. Biz balkonda otururken deli poyraz bize hoş geldin yaptı.
4 yıl aradan sonra sabah uyanınca tepelere baktım. Şıh Yonis yerinde duruyordu. Poyraz esmeye devam ediyordu. Akçeşme’de olmadığımız sürede çok ev yapılmış. Yollar sokaklar açılmış. Ama bizim Yahya İnanıcı Sokak hala aynı duruyordu. Komşuları gezdik. Bayramlaştık. Dostluklar hala devam ediyor. Biz ayrıldıktan sonra Musa Eroğlu da Mut Köşk yaylasına göçmüş, evlerinin kimi satılmış, kimisi kirada satılmayı bekliyor. Bizim evi sattığımız Elif Bıçkı, bir başka akrabasına satmış. Artık su arkından sular yeterince akmaz olmuş. Beyler çeşmesi kurumuş. Bekçimiz Ali Azar, Ayşe Azar hala Yahya İnanıcı’nın eski evinde oturmaya devam ediyor.
Öğleye doğru Sertvavul’dan ayrılıyoruz. Zirve’den Kavaközü köyü yoluna sapıyoruz. Yolun kenarlarına bakarken kekikleri gördük. Artık kurumaya yüz tutmuş. Biraz kekik topladık. Poyraz esiyor, üşüyoruz, sırtımıza bir hırka giyiyoruz. Nefesimize havayı doyasıya çekiyoruz. Her adım başı yollar yapılmış, rüzgar gülleri montajı devam ediyor. Yol ikiye ayrılıyor. Rüzgar enerji santralleri yolları bakımlı ve Kavaközü yolları bakımsız. Hoplaya zıplaya Kavaközü yoluna devam ediyoruz. Bozkır derken ardıçlar bize yoldaşlık etmeye başlıyor. Ekinler derilmiş, başaklar toplanıyor.
Kavaközüne yaklaşırken bir pınar görüyoruz. Sular azalmış. Su içiyoruz. Az geride gördüğümüz arı kovanlarından arılar gelmiş su içiyorlar. Dağ erikleri olmaya başlamış. Boz ardıçların arasında başka bir yeşil tonu ile doğaya selam veriyor.
Kavaközü’nde yaşam devam ediyor. Harman kaldıranlar, birkaç patoz var. Tozutarak öğütmeye devam ediyorlar. Elmalar, cevizler ağaçların başında gözükmeye başlamış. Söğüt, kavak ağaçları derelerde boy boy atmış. Yer yer altında bir araya gelmiş insan kümeleri, bayram kutluyorlar.
Dağpazarına varıyoruz. Bir zamanlar açılışına katıldığımız okul, cami, bakkal. Dağpazarı kilisesine giden levha eskimiş. Bakımsız halini görmemek için ören yerine gitmiyoruz. Bakkaldan atıştırmalık bir şeyler alıp, Çivi yoluna devam ediyoruz. Yollar hareketli, o köyden o köye, o yayladan bu yaylaya ziyarete gidenler var. Yol boyunca mezarlıklarda ziyaretçilerini görüyoruz.
Çivi köyünde sular çıkarılmış, damlama boruları döşeniyor. Bahçeler artık sulanacak. Elma, cevizin yanına; kivi, armut, domates, biber, salatalık, yeşil fasulye gibi yeni ürünler yer almaya başlamış.
Yollar biraz bakımsız kalmış. Asfalt yollar parça parça olmuş. Stabilize yollar daha güzel oluyor. Çivi’den sonra Söğütözü sapağına geliyoruz. Az akan sulardan su dolduranları görüyoruz.
Söğütözü dağlarına rüzgar gülleri kurulmuş, dönmeye devam ediyor. Artık dağlar sessiz değil. Onların yapıldığı yerlerde yollar birden bire genişliyor. Aman dönsünler. Onlar döndükçe nükleer enerjiye muhtaçlığımız ortadan kalkacak.
Yolda bir ardıç dibinde mola veriyoruz. Azığımızı açıp, aşağıları izleye izleye keyif ile yiyoruz. Yoldan geçenler toz olmasın diye ağırlayıp, bir korna ile selam vererek geçiyorlar. Söğütözü kanyonu ve karşıda Dandı ormanı gözüküyor. Orada da ılgın ılgın rüzgar güllerinin dönüşünü izliyoruz. Daha ötelerde Mağaras gözüküyor. Orada da rüzgar gülleri dönüyordur.
Az ilerde bir pınar görüyoruz. Sıra tekneler. Birkaç kişi sıraya girmiş su dolduruyor. Biz de su içiyoruz.
“Suyu çalmışlar. Aşağıda Yörükler var. Kış aylarında çalmışlar, yoksa sular bu kadar azalmaz.” Bilemiyoruz. Sular kuraklıktan mı azalmış, yoksa gözden çalınmış mı?
1975 yıllarda taştan derzle süslü çeşme sıvanmış üzerime de mavi bir boya sürülmüş. Su tekneleri aynı duruyor. Eşim Nuran Üçyıldız su doldururken ben de dönen rüzgar güllerini, karşı Dağpazarı dağlarını, aşağıda yer alan Söğütözü vadisini resimliyorum. Kozlar yaklaşırken, burada daha önce dikilmiş Toros sedirlerini görüyoruz. Yürüyüş yolları oluşmuş. Aşağıdan gelip yürüyorlar. Yeni bir rüzgar santrali için yollar yapılıyor. Artık Toros dağları yalnız kalmayacak. Rüzgar gülleri doğa ile barışık. İlk anlarda yollar için biraz ağaç kesiliyor. Ama en güzel anı ise ruhsat verilince imara kapatılıyor. Onun için bazı yörelerde imar rantçılarının rahatı bozuluyor. Neyse çevreciler onların yalanlarına bakıp, onlara destek vermiyor. Bodrum, Çeşme’de olan karşı çıkmalar Toroslar’da yok. Yörükler ile rüzgar gülleri barışık.
Kozlara gelince Keklik halamın kızı Nurten – Durmuş Kılınç’ı ziyaret ediyoruz. Kışın Silifke’de baharın Mut’ta Yeşilyurt köyünde bahçe evlerinde yazın da bir akrabasının evinde kiralık evde otuyorlar. Uzun süredir görüşme olanağımız olmamıştı. Bayram bahane, dostluk şahane. Çocuklar büyüdü, torunlara bakmak, onların sevgisi. İşte 1400 rakımlı Kozlar yaylasında yaşam devam ediyor. Mut’a 17 km. en yakın yaylası. Kozlar yaylası çok kalabalıktı yolların kenarı araçlarla dolu. Ortada bize geçecek yer kalmış. Aşağılara iniyoruz. Mavga kalesi’ne uğrama zamanımız kalmadı. Yollar kalabalık. Ağır ağır iniyoruz. Ara sıra balatalardan sesler geliyor. Mut aşağılarda, nem var. Görüntüyü net göremiyoruz.

Yaklaşık 20 yıl komşuluk ettiğimiz Musa Eroğlu’nu yeni yurdu Köşk yaylasında buluyoruz. Fatoş Yenge, Musa Eroğlu, Eşe Abla, Fransa’dan gelen oğlu Ali, yeğeni İsmail Yıldız, teyzem kızı Eşe Şahin ve Sultan – Ali Ak… Poyraz esiyor, çaylar güzel. Sohbet ise koyu, ama zaman yok. Oradan da ayrılıyoruz. Çaltı, Hacınuhlu, Kelceköy derken Mut’a geliyoruz. Araçtan inince yüzümüze bir alev çarpıyor. Hızlı şekilde alışveriş derken Mut’tan ayrılıyoruz.
Şarlak, Nuru, Pelitpınarı ve Gökbelen’de evimize geldiğimizde akşam ezanı okunuyor.
Yirmi dört saatlik Toros dağları gezisi sona ererken, yorgunluk, özlem giderme duygusu içinde kendimizi kanepelerde buluyoruz.

Tema Tasarım | Osgaka.com