FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 1 Haziran 2021 499 Görüntüleme

Yörüklere ne oldu?

Yörüklere ne olduğunu işlemeden önce gerçekte Yörük olan birine sorduğunuzda bile kim olduklarını özetleyemeyecek kadar kendilerine yabancılaşmış kültürün yapıtaşlarını en deriden sorgulayalım. Kelime anlamı olarak Yörük: yürü(mek), yörü(mek), kelimesinden türetilmiştir. Bu haliyle, Yörük, “yürüyen”, “göçen”, “göçebe” veya “yarı göçebe” olarak yaşayan insan demektir. Terimin ilk anlamı göçebe yaşayış tarzı ile ilgili olsa da zamanla “göçebe” yaşayıştan ayrılmış, toprağa bağlanmış, köylüleşmiş, hatta kentlileşmiş insanların bir bölümü, atalarının yaşayış biçiminin adı olan “Yörük” sözünü kendilerine sıfat olarak kullanmaya devam etmişlerdir.
Yörükler, Türkmen/Oğuz boylarıdır. Yörük sözü, Anadolu’da yaylak-kışlak hayatı yaşayan Türkmen aşiretleri, obaları (oba sözcüğü Mut yöresinde asıl anlamının dışında aileden olmayan, el, bakası anlamında da kullanılmaktadır) için de kullanılır. 1990’lara kadar azalarak devam eden bu yaşama biçimi, günümüzde çok az da olsa hâlâ devam ettirilmektedir. Tarihi dönemlerde Yörük; baharı yazlakta, yazları yaylakta, güzleri güzlekte, kışları kışlakta geçiren insandır. Yörüğün hayatı hayvanına bağlıdır. Sahip olduğu temel güç kaynağı hayvanlarıdır.
Tüm bunlardan hareketle Yörüklerin Türk Resim Sanatındaki yeri ve önemini anlayabilmek için Turgut Zaim’in Yörükleri konu aldığı resimlere bakmak yeterli olacaktır.
Turgut Zaim, özgeçmişini anlatırken Anadolu ve Anadolu İnsanı’na neden yöneldiğini şöyle anlatmıştır: “Fırsat buldukça yurdun çeşitli yerlerini dolaştım. Yörükleri, Avşarları ziyaret ettim. Bundan böyle bozkır benim hocam olmuştu. Bu toprağın ressamı olmak istiyordum. Yurt özelliği de olan bir üslup sahibi olmaya çabalıyordum. Öncelikle Anadolu insanı konularında ısrarla durdum. Bozkırın dilini sezmeye uğraştım. Köylü figürlerini tablolarımın en seçkin yerlerine oturttum. Melankolik, mütevekkil bakışları, tavırları beni çok duygulandırdı.”
Turgut Zaim’de konusal ilişkileri aşan yöresellik, üslup ve teknik açısından da bu yöreselliği bütünleyen daha kapsamlı bir anlayışta biçimlenmiştir. İlk bakışta minyatürleri akla getiren bu anlayış, figürlerin ve nesnelerin ışık-gölge kavramına açık görünümleri, boşluk içinde yer alan sağlam konumlarıyla, geleneksel tasvir kalıplarının dar sınırını aşar, doğa ve çevre gözlemine öncelik veren tutumuyla gerçekçi bir tabana oturur. Bu gerçekçi anlayış, bir yandan da iyimserlik ve mutluluk mesajına ağırlık tanır. Onun, sağlıklı elleriyle hamur açan, karpuz kesen, yün eğiren, çocuğunu emziren, eşeğini yükleyen kadınları, mısır yiyen, kedi seven, zurna çalan çocukları, üzüm gözlü sıpaları, yumuşak tüylü Orta Anadolu keçileri, halı dokuyan genç kızları, pazar yerinde dolaşan delikanlıları, bağdaş kurmuş Yörük köylüleri izleyiciyi bir mutluluk düşüncesine götürür. Onda tasa, sevinçle yer değiştirir; kaygı, yerini umut ve özleme bırakır.
Yörük kültürü birçok yönüyle resim, edebiyat, sinema, ya da müzik sanatında sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Buraya kadar her şey güzel de ya bundan sonrası işte bundan sonrası kocaman bir muamma gerçi “görünen köy kılavuz istemez” diye de bir atasözü var. Bu kültür yok olmak üzeredir son çırpınışlarıdır açıkçası çırpınacak halde de değildir. Yörük kültürünün yok oluşunu, tüm bu değerler silsilesinin can çekişme evresini daha ne kadar izleyecek ve buna müsaade edeceğiz. Yörenin insanı olmamama rağmen bizi biz yapan değerlerden ne de çabuk vazgeçebildiğimizi hayretle izliyorum. “Aman komşum beni yadırgamasın, yazıııık baksana yeni bir halıları bile yok demesinler” diye beklide yüzlerce yıllık sanat eserlerini onlara göz dikmiş tüccarlara yok pahasına satarak yerine iki tane makine çıktısı, sanat yoksunu, el emeği göz nuru olmaktan uzak halı ya da ihtiyacımız olan bir şey alarak kendimiz olmaktan ne kadarda çabuk vazgeçebiliyoruz. Yörük halısından bahsediyorum çünkü o başlı başına bir kimliği anlatır ve daha niceleri. O Yörük kimliğini taşıyanların tüm duygusallıklarını, yaşamlarının merkezinde olan güçlükleri, neşeyi, sevinci, kısacası kendilerine ait olanı yansıtır tüm içtenliği ve samimiyetiyle. Yukarıda verdiğim örnek Yörük halısının, Yörük kimliğinin, bizi biz yapan değerlerin yok oluş evresidir. Gelecekte Yörük halısını sadece müzelerde görmek için beklide kuyruğa girmek gerekecek kim bilir? Geleceği bırakalım nefes aldığımız an itibariyle Turgut Zaim gibi bu toprağın ressamları olmak isteyen sanatçılar bize ait olan değerler silsilesinin özelinde tuvallerine artık Yörükleri konu edebilecek mi? Hani demiştik ya “güne sağır, düne dilsiz, yarasa çığlıkları ile yol almaya çalışan toplumlar; öz benliğini görmezden gelip, kendilerine yabancılaşacaktır.” Çünkü benlik kaybedilince duyamaz, göremez ve hissedemezsiniz seni sen yapan değerleri.

İlginizi çekebilir

Psikolojik Danışma  Nedir?

Psikolojik Danışma Nedir?

Tema Tasarım | Osgaka.com