FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Haber 22 Ocak 2024 45 Görüntüleme

KÜÇÜCÜK YAŞAM KESİTLERİ / 52

Anayol üzeri bir park, sabahın erken saatleri, güneş gümüşsü kızıl günaydınıyla okşuyor dokunduğu yerleri…
Duran arabadan bir kadınla bir erkek iniyor, gözleriyle parkı tarayarak birbirlerine bir şeyler söylüyorlar. Parkı çalıştıransa çok erkenci, sabah çayını demlemiş, masaların düzeniyle ve temizliğiyle uğraşıyor…
Arabada başkaları da varmış ki, kapkara kapalı 4 kadınla bir erkek giriş kapısına doğru yürüyorlar. Birinin elinde bir yiyecek çantası, birinin elinde bir çay termosu, ikisinin elinde birer poşet var. Kapıdaki, “Dışarıdan yiyecek ve içecek getirilemez” yazısını görmüyorlar bile. Gidip gidip en gölgeli yerdeki masaya oturdular. Sofrayı kurup çaylarını doldurdular.
Çalıştıranın gözü onlarda. Onlara yakın üç masa var. “Bir şey isteyecekler” diye bir beklenti içinde. İçin için kızgın da. Önce o üç masayı ve sandalyelerini düzeltiyor. Kimse ondan yöne bakmıyor bile. Bu kez bir bez alıp masaları silmeye girişiyor. Gözünün bir ucu da onlarda. Ama çıt yok onlardan.
Her ne kadar parkı kiralasa da, çok büyük masraflar etse de, hatta onlar gittikten sonra o masayı temizleyecek olsa bile,kimseye bir şey diyemiyor. Çünkü parkın kapısında, “Belediye Parkı” yazıyor.
+++
“Muska dedin de, usuma geldi. Akşamdan aradı beni, ‘Sabah arabayla bize gel, Erdemli’ye gidelim gelelim seninle’ dedi. Kış günü, araba biraz zor çalışır, ‘Araba çalışırsa gelirim” dedim ben de.
Korktuğum olmadı, çalıştı araba.
Evde Karamanlı bir kadınla yanında kızı var. Karışırlarmış. Benim arkadaşın kanalıyla Erdemli’ye falcıya gideceklermiş.
Erdemli’ye varmadan yukarıya doğru saptık, limon bahçelerinin arasında bir yer. Ben dışarıda bekledim. Dertleri nedir, ne yaptılar, ne konuştular, ne muskası yazıldı, hiç bilmiyorum. İşleri bitince döndük geriye. Silifke’yi geçince, köprüden geçerken muskanın birisini köprüden Göksu’ya attılar.
Gerisi hep böyle…”

+++
“Abim öldü gitti. Yıllar önce Almanya’ya gidip gelmişti. Son gelişinde bir traktörle bir dürbün getirmişti. Hevesliydi böyle şeylere.
Traktörü getirdi ya, köyde biraz tarla tezek aldı, bağ bahçe işlerine girişti, ekti biçti.
Derken muhtar oldu köye.
O yıllarda köyün bir yönü ekilir bir yönü ekilmezdi. (ekin salanı, tarla salanı) Köyün hayvanları tarla salanında güdülürdü. Ekin salanı yasaktı.
Ekin salanına gitmeden, yasağı çiğneyenleri evinden kontrol ederdi muhtar abim.
Hatta ekin salanında sığır güttüğü için birisine ceza bile yazdı.
“Yahu sen nerden biliyon benim ekin salanında sığır güttüğü mü? “
“Dürbünle, dürbünle! On Km. uzaklıktaki sığırları bile gösterir bu.”
“Dürbünlü Muhtar” oldu çıktı abimin adı!
Ama kimse de kuralı çiğneyemedi o saatten sonra.”

Tema Tasarım | Osgaka.com