Çaprazdan vurmuştuk. İki yol arasındaki, en kısa yerden.
Yüz metre kadar geriden ayrılan iki yol, genişleyen açıyla ilerleyip, üstteki üstten, alttaki alttan, Hocantı’ya giriyor. İyi kötü tahminlemişsinizdir, köyün üstü ile altı arasında, çok bir mesafe yok.
Takip ettiğimiz yol, yenile yukarı alınmış. Yeni yol uzamış. İlk bakışta bu uzunluğu görüp, eski yola, alttaki yola vurduk. Takım yine önde. Yol, az ileride, oldukça dik bir durum alıyor ama takmıyoruz. Dörtlü, yürüme konusunda oldukça heyecanlı. Benim içinse heyecan yetersiz kalır. Aşk, uyar biraz.
İlerlediğimiz yolun, görünen sonu, minik bir tepe. Tepe de bir ev var. Ulaşınca, ayaklarımızın altında oluyor Hocantı. Derken, evin köpeği, horozu, tavukları yolumuzu kesti. Onlarla oynaşırken, ekip bizi yakaladı. Köyün iç yolu asfalt. Asfaltta toparlandı ekip. Liderimiz Mehmet Bey, kısa bir bilgilendirme yaptı, yürüyüşün, gelişecek seyri için. Bilgilendirmesine göre; tam öğle saatleri olduğu için, grup köyün eteklerindeki piknik alanında öğle yemeklerini yiyecekler. Biz iki Pers Yolu kâşifi, yemek sonrası gezeceğimiz yerlerin yollarını keşfedeceğiz, grup için. Öte yandan, biz iki kâşif, öğle yemeği yemiyoruz.
Burada bir tercih ifade etmek istiyorum. Bu yemek arası molaları hiç sevmem. Yemek için, durmakta ne yahu. Yürürken yemek çok bile. Ne zaman yoruldun ya da yürümek fili olarak olası olmaz oldu ya da yürüyüş hattı bitti, durmak lazım.
Oooo diyenleri, duyar gibi oldum. Haklısınız, kişiye göre değişir.
Aşağı yönde hareket ederken grup, yukarı yönde hareket ettik iki kişi. Elimizdeki tek bilgi, yolumuza çıkacak trafodan, kuzey yönde ayrılan patikaya sapacağız. Yüz metre kadar yürüdük, trafo ve patika. Kayısı, zeytin ağaçları içerisinde ilerleyip, doğu yönde, liderin, “doğal göl” diye tanımladığı gölete vardık. Otlarla kaplı alanın içinde, batı yönden gelen, genişçe bir su borusu ile bağlantılı. Etrafını, söğüt ve benzeri ağaçlar kaplamış. Kendisi için korunaklı bir alan yapılmış, çok büyük bir adet su dinamosunun çevresinde, birçok küçük su dinamosu var. Büyük olan göleti dolduruyor. Küçükler bahçelere su aktarıyor, belli. Yirmi beş yaşlarına kadar, bir bahçenin, bakım çekimi ile uğraşmış benim için bunları okumak zor değil.
Gölet tamam, ama bizim görev tamam değil. Suyun kaynağı ya da kaynaklarını, bir de grubun buralara uğramasına en uygun yürüme yolunu bulacağız.
Gölete bağlantılı boru, çok büyük dinamo su kaynağına götürecek bizi. Ağaçların arasından kaymamaya çalışarak ilerliyoruz. Ağaçları hiç yükseltmemişler. Bahçe sahibinin, oldukça kısa olmalı boyu. Yoksa buralarda meyve toplama, sandıklarda meyve taşıma çok zor olur. Zeminin otu derilmiş, ama eğim çok fazla. Ağaçlar çok sıkı dikilmiş. Ağaç dallarına tutunmasak, her an hemen altımızda olup, üzeri böğürtlen çalıları ile kaplı, takip ettiğimiz su borusunun üstüne yuvarlanmamız an meselesi. Çalıların yoğunlaşması, kaynağa varacağımız yönünde. Duymaya başladığımız su çağıltısı da buna işaret. Nitekim üzerine vardık, ama direk kaynağa inemiyoruz çalıdan. Çevresinde dolaşmaya çalışıyoruz, ama anlattığım nedenlerle ilerleme de oldukça zor oluyor. Derken, kaynağa doğru yürürken gördüğümüz portakal ağaçlarının yanına çıktık. Yafa çeşit portakallar. Portakalların dibine ulaşınca, su kaynağına da ulaştığımızı gördük.
Gürül gürül bir su. Akıyor deli deli, köpük köpük, çağıl çağıl, hoyrat, kesiksiz, çıngılı, sesli. Savruk. Mercan mercan. Yaşam enerjisi aktaran.
Devam edecek.