FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Haber 6 Kasım 2023 146 Görüntüleme

KENDİNİ BİLEN HADDİNİ BİLİR

İnsanoğlu yaratılmışların içinde akılla taçlandırılan tek canlı. Böyle olması hasebiyle de, davranışlarında içgüdülerini, arzu ve isteklerini, nefsanî duygularını aklıyla kontrol edebilme kabiliyetiyle donatılmıştır. Kaldı ki insanoğlu, kendi duygu ve davranışlarının yanı sıra başkalarının duygu ve düşüncelerini de anlayabilme konusunda muktedir olabilecek donanımlara sahiptir. Öyleyse akıl sahibi bir insanın da davranışlarını ve davranışlarının sonuçlarını tahlil edebilmesi beklenmektedir. Bu duruma davranışta ölçü, had bilmek, edep gibi farklı tanımlamalarda yapılabilir. Davranışlarda ölçü ve edep, haliyle kişinin haddini, hududunu bilmesi ve karşısındakileri anlayabilmesi ile kendini gösterir.
Edep kelimesinin TDK’ye göre anlamı:
1- Toplum töresine uygun davranma,
2- İyi ahlak, incelik, terbiye olarak tanımlanmaktadır.
Edep, insanın doğumundan ölümüne kadar geçen ömür yolculuğunda, nefsine hâkim olabildiği, öfkesini kontrol edebildiği, aklını çalıştırarak, yüreğini ve ruhunu kötülüklerden arındırdığı oranda ulaşabileceği bir haslettir.
Had bilmek kelimesinin anlamına baktığımızda ise, TDK’ye göre Had kelimesi; 1- İnsanın yetki ve değeri, 2- Sınır, 3- Terim olarak üç farklı şekilde tanımlanmıştır.
Bazen karşıdaki kişiye bir ders vermek, aşağılamak ya da üstünlük taslamak için, haddini bildirmek şeklinde kullanılsa da, insanın yetki ve değeri veya sınır terimleri gündelik hayatta sıklıkla kullanılır. İnsanın haddini bilmesi, neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğiyle ilgili akıl yürüterek uygun davranışı sergileyebilmesidir. Haddini bilerek davranmak ya da daha sevimli haliyle sınırlarını aşmadan edep çerçevesinde davranmak, öncelikle kişinin kendini ve sınırlarını bilmesiyle başlar. Unutmayınız ki karşıdaki kişiler sizin müsaade ettiğiniz kadar hayatınıza müdahil olabilirler. Eğer sizin kendinize dair bilginiz ve bir sınırınız yoksa, ne siz ne de başkaları bu konuda hassasiyet gösteremez. Bu herkes için geçerli, ancak toplumu şöyle bir analiz ettiğimizde, her yer küçüğünden büyüğüne başkalarına haddini bildirmenin peşinde koşarken; haddini aşan, sınırlarını aşan, ağız dolusu hadsiz cümlelerle karşıdakini incitirken kendi burnundan da kıl aldırmayan, sözüm ona özgüven ve özgürlük kisvesinin arkasına saklanmayı da ihmal etmeyen insan-cık-lar dolu. Empati ve saygı fakiri bu kişilere Mevlana’nın şu sözünü hatırlatmak gerek; “Kendine bak kendine… Özüne, sözüne, benliğine. İlgilenme kimseyle, kim ne yemiş, ne giymiş bundan sanane. Sen kendini besle bilgiyle, sevgiyle, şefkatle. Ancak o zaman ulaşırsın, insan olmanın erdemine.”
Eş, arkadaş, çocuk, anne, baba, kardeş… Her kim olursa olsun hiçbir insan başka bir insanın malı değildir. Kimse kimsenin tekelinde değildir. Herkes bir bireydir ve kendine ait duygu düşünce ve istekleri vardır. Bir insanla eş/sevgili olmak onu her anlamda kendine ait sanarak sürekli kısıtlamak ve yönetmek değildir; bir çocuğu dünyaya getirmek onun her şeyine müdahil olup kontrol etmek değildir. Arkadaş olmak her yanlışa/hataya göz yummak değildir. Bir makama oturmak birçok yetkiyi kullanarak her şeyin hâkimi olmak ve karşıdakilere istediği gibi davranmak değildir. Birisinin çocuğu olmanız, anne babanızın her isteğinizi yapmak zorunda olması değildir. Örnekler çokça sıralanabilir elbette. Had bilmek, kişinin bulunduğu statüsü, konumu, rolü vb. gibi unsurlara göre şekillenir ve tüm bu unsurların farkında olup kendini bilmektir. O nedenle kişi kim olursa olsun, hangi rolde olursa olsun, mutlaka sınırlarını bilerek davranmalıdır. Had bilmek, ağzından çıkan her kelimeyi tartmak, her davranışın manasını ve sonucunu görebilmektir. Kişinin kendini ve içinde bulunduğu ortamı bilerek, karşısındaki kişileri küçümsemeden, incitmeden bir iletişim başlatıp sürdürebilmesidir. İnsanın haddini ve kendini bilmesi de elbette ki sürekli ilimle hemhal olmasıyla mümkündür. Ne demiş Yunus Emre; “İlim, ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin Ya nice okumaktır”. İnsanın bu bilince ulaşabilmesi için de sürekli araştırması, öğrenmesi ve sürekli kendini geliştirmesi gerekir. Diğer türlü edinilen bilgi ve davranışlarda doğruluğunu sorgulamadan ısrar edilirse işte bu en tehlikeli olanıdır ve o zaman o insan için hakikati aramasına noktanın konulması demektir. İnsanın kendini, bilgiyi arama/bulma yolculuğu ömür boyu devam etmelidir. Bu yolculuk inişli çıkışlı durakları olan, bazen ileri, bazen geri, bazen de sil baştan başlanması gereken, sonu olmayan bir güzergâhtır. Bu duraklardır hayatı anlamlı kılan ve hayat yolunda insanca yaşamaya kapılar açan. Ama gerçeğe ve doğruya ulaşmak için çıkılan hayat yolculuğunda her zorluğa göğüs gererken, yüreğimizi kamaştıran yanılgılardan kurtulmak ve bilmediğimiz gerçeğiyle yüzleşmek en zor olanıdır. Bu zorlukları göğüsleyerek, gerçeklerle yüzleşip kendini bulanlara ne mutlu… Çünkü kişinin kendini bilmesi çok önemli bir oluş halidir ve insan şu hayatta sınırlarının farkında olduğu kadar sağlam basar yere. İnsan bildiği kadardır ve davranışına yansıyanda bildiklerinden ibarettir.
Kendi sınırlarını bilen ve başkalarının bahçelerine de fütursuzca dalmayan, edep zengini insanlara çıksın yolunuz efendim…

HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta kendiniz başta olmak üzere, aile bireylerinin sınırlarını gözden geçirmek ve gerekli durumlarda yeniden yapılandırmak faydalı olacaktır.

Tema Tasarım | Osgaka.com