FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 5 Ocak 2021 459 Görüntüleme

MADALYONUN İKİ YÜZÜ

Daha dün gibi hatırlıyorum, ortaokuldayken boş derslerimizde arkadaşlarımızla sohbetlerimizi… Korkunç diye tabir ettiğimiz hırsızlıklar, kazalar, ölümler, intiharlar… Herkes bu konularla ilgili bildiği hikâyeyi anlatırdı diğerleri can kulağıyla dinlerdi. Çok etkilendiğimiz bazı olaylarla ilgili kimilerimiz gece kâbuslar görür ertesi gün de yine birbirimize anlatırdık yine heyecanla.
Günümüzde çocuklarımız bizim eskiden kulaktan duyma anlattığımız/dinlediğimiz benzer olaylara hem de çok daha fazlasına ve vahşet dolu içeriklere her gün hem de defalarca kez maruz kalıyor maalesef. Artık eskiden kâbusum olan o olaylar ne yalan söyleyeyim bana bile çok sıradan gelmeye başladı. O kadar çok dinliyor ve izliyoruz ki artık normalleşti birçoğu.
Biz yetişkinler durumu bir nebze de olsa tolere edebiliyoruz ama çocuklar öyle mi? Onların da bu durumları normalmiş gibi algılaması çok daha kaygı verici bir durum değil mi?
Vicdani gelişimlerinin oluştuğu kritik dönemleri düşünürsek çocuklarımızı bu tarz olayların anlatıldığı haber, program, yarışma vb. her türlü olumsuzluk teşkil eden durumlardan korumak en önemli tedbirimiz olmalı. Çocukların gelişim dönemlerini incelediğimizde vicdani değerlerinin aile ortamında geliştiği yaş 4-8 arasıdır. Bu dönemlerde ev içerisindeki yaşantımız onların gelecekteki kişiliğini şekillendirmektedir. İzlediğimiz programlar, yorumlarımız, yaklaşımlarımız onların sıkı markajında unutmayalım. Televizyon özellikle evlerimize giren birçok farklı kişi demek aslında. O nedenle evimize, evlatlarımızın eğitimine kimleri dâhil etmek istiyorsak onları seçerek izlemeliyiz.
Çok hızlı bir akışın olduğu televizyon ekranları çocukların ruh sağlığı kadar beyin işlevselliğini de olumsuz etkiliyor. Uzun süre (2 saatten fazla) televizyon karşısında oturan çocukların beyinleri gerçekleşen hızlı akış ve dış dünya arasındaki bağlantıyı kurmakta zorlanıyor ve bir süre sonra uyuşarak odaklanamaz hale geliyor, dikkatini toparlayamıyor.
Bunun yanı sıra; çocuklar ve gençler başta olmak üzere birçok kişi televizyonda izlediği; reklam, yarışma, dizi, magazin, haber vb. programlarda karşılaştıkları film karakterleri ve ünlüler gibi yaşamaya, onlar gibi giyinmeye, onların kullandıklarını kullanmaya özenmektedirler. Bu programlardaki kişiler/ tüketiciler kullandıkları ürün ve markalar aracılığıyla izleyicilere statü ve sosyal sınıfa ilişkin mesajlar da veriyorlar aslında. Bununla birlikte, herhangi bir nedenle bu ürün ya da markaları kullanamayan bireyler ise bu ürün ve markaları kullanabilmek için bir takım bedeller ödemeyi de göze alabiliyorlar. Bu noktada toplumsal birçok sorunun ortaya çıkması da haliyle kaçınılmaz oluyor. Hırsızlık, gasp, yasa dışı yollardan para kazanma eğiliminin yanı sıra toplumsal olarak şiddet ve şiddet eğilimi giderek normalleşiyor ve artıyor.
Peki, nedir bunun çözümü acaba? Nereye gidiyor bu işin sonu? İnşallah iyi yerlere gider demekten başka çaremiz yok mu?
Var tabii ki; hiç televizyon izlememek değil elbette.
Televizyon tıpkı bir madalyon gibidir aslında. Bir tarafı çocuklarımıza, ailemize toplumun yapısına ciddi şekilde zarar verirken, diğer tarafını çevirdiğimizde de, çocuklarımızın gelişimini destekleyecek eğitici programlar, birçok bilgiye görerek ulaşma olanağı sağlayan önemli bir araç, ailecek keyifli vakit geçirmeye olanak sağlayan içerikler, gündemi takip edebildiğimiz donanımlı ve kaliteli programların da olduğu bir teknoloji harikası. Özellikle de içinde bulunduğumuz pandemi ve uzaktan eğitim sürecinde; her sınıf seviyesinde ve çok kaliteli ders içeriklerini ve çok donanımlı eğitimcilerle bizlere sunuyor. Evinde internet bağlantısı olmayan, tableti, bilgisayarı, telefonu olmayan azımsanamayacak bir öğrenci kitlesini düşündüğümüzde televizyonun önemi ve faydası ortadadır.
Madalyonun hangi tarafına bakmak isterseniz oradan bakabileceğiniz bir durum…
Unutmayınız enerjinizi neye verirseniz hayat oradadır. Televizyonun faydalı bir araca dönüşmesi de sizin olaya yaklaşımınızla doğrudan bağlantılıdır. Bunun için yapılabilecek birkaç basit tedbiri hatırlamakta fayda var;
Eğitici ve faydalı olduğunu düşündüğünüz programları seçerek, çocukların sizin kontrolünüzde izlemelerini sağlayabilirsiniz. Televizyonun zararlarının yanı sıra doğru kullanılırsa iyi bir eğitim aracına dönüşeceğini de unutmayalım.
Ne izlediğimize, ne kadar izlediğimize, ne zaman izlediğimize dikkat ederek televizyon karşısında zaman geçirmek başta çocuklarımız olmak üzere tüm ailemize yapacağımız en önemli iyiliklerden olacaktır. Evlatlarımıza doğru model olalım.
Evlatlarımızı bakıcı niyetine ekranlara teslim etmeyelim, kendimiz zaman ayırarak ve sabır göstererek evlatlarımızla ilgilenelim. Sevgi ile yoğrulmuş eğitimimizi hoşgörü kâselerinde içirelim evlatlarımıza.
Bırakın dünyadaki her şey evimize girmesin, bizim izin verdiklerimiz evimize girebilsin. Ne de olsa televizyon demek dünyanın her köşesinden insanı evimize almak demek.
Evinde çocuklarıyla birlikte sınırlı ve kaliteli, eğitici programları izleyen, izlerken eğlenmesini de bilen ebeveynlerin artması ülkemiz ve yarınlarımız adına ne kadar da umut verici.
Ekranların esiri olmayan, kendi iradesiyle doğruyu yanlıştan ayıran, vicdan sahibi, güzel yürekli evlatlarımıza ve onları yetiştiren anne babalara selam olsun…

Tema Tasarım | Osgaka.com