FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 8 Aralık 2020 439 Görüntüleme

FARKIMIZ HAYATA BAKIŞ AÇIMIZ AYNI YOLDA KESİŞİR ADIMLARIMIZ

Aralık ayının 3’ünde bir aralık bulup hepimiz tek yürek oluyoruz ve hep bir ağızdan “Aramızda engel yok, En büyük engel sevgisizliktir, Farklarımız zenginliklerimiz.” diye sosyal medya üzerinden duygu ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Peki ya sonra? Hayatın koşuşturmacası, sanki dünyayı kurtaracak kahraman bizmişiz gibi dönüyoruz arkamızı ve yola devam…
Taki insanın kendisi veya yakınında bir engelli birey oluncaya kadar da ancak senede bir hatırlayıp duygularımızı paylaşıyoruz veya anlamaya çalışıyoruz o insanların yaşadıkları zorlukları.
Aslında yıllar yılı engel sözcüğüne takılmışımdır ve nedendir bilmem pek de sevimli gelmemiştir naçizane şahsıma. İnsanın bir uzvunun fonksiyonlarını yerine getiremeyişi neye engeldi? Yaşama isteğine ve arzusuna mı? Yaşama sevincine mi? Kolları olmadan en güzel resimleri yapabilmesine mi? Kolları olmadan dünya yüzme şampiyonu olmasına mı? Göremeden insanların sesinden veya sadece dokunarak tanıyabilmesine mi? Hiç işitmeden derdini etrafındakilere anlatabilmesine mi? Sosyallikle ilgili sorun yaşıyorken en güzel müzik aletlerini çalmasına mı? Sevmesine mi? Sevilme isteğine mi? Bunların hepsini tıpkı herkes gibi yapan ve yaşayan kişiye engelli denir miydi? Bence denmemeliydi.
Asıl sorun böyle özelliklere sahip insanları görünce daha önce hiç görmemiş gibi bakanlarda değil miydi? Ya da tüh tüh zavallı, diye düşünüp de bakışlarıyla da bu düşüncesini anlatanlarda değil miydi? Sınıfta kaynaştırma olan bir çocuk var diye kendi çocuğunu farklı bir sınıfa gönderenlerde mi?
Ebeveynler ve yetişkinler olarak empati ve hoşgörü davranışıyla yaklaşmayı beceremezsek farklılıklara gelecekte çocuklarımız büyüdüğünde nasıl bir toplum inşa etmiş oluruz düşünmesi bile ürkütücü. Yarının hoşgörü toplumunun tohumlarını bugünden ekmek ve özenle yetiştirmek lazım.
Bizler kendisini normal varsayanlar olarak, farkında mıydık sahip olduğumuz bedenin ve bedenimizdeki en küçük işleve sahip olan her uzvun öneminin? Bizler garantiye almış mıydık tüm yaşantımızın sapasağlam tamamlanacağına dair kendimizi? Evlatlarımızdan akademik başarı başta olmak üzere hep bir beklenti içindeyken farkında mıydık ne büyük zenginliklerle evimiz doldurduklarının?
Hiçbir anne baba istemez evladının bedeninde veya herhangi bir uzvunda bir sıkıntı bir rahatsızlık olmasını. Ama olduysa ne yapsın? Yapacak hiçbir şey yok, onlarda evladının gözünün içindeki yaşama sevincini görmek için, ona en iyi yaşam koşullarını sunmak için her anne baba gibi elinden geleni yapmaktalar.
Diğer anne babalar çocuğunun sınavdan kaç aldığıyla ilgilenirken, onlar çocuğunun belki bir kelime konuşmasına, belki kendi başına yürüyebilmesine, yediğini yutabilmesine, kendi başına çorabını giymesine ya da basit olarak ritmik saymaları öğrenmesine sevinmekteler.
Ama tüm anne babaların birbirinden farksız olarak sevindiği bir durum var ki o da evlatlarına her baktıklarında nefes aldığını görmektir elbet. O nedenle görüntümüz, duruşumuz, farkımız ne olursa olsun hep aynı noktada buluşuyoruz biz insanoğlu.
Hepimizin ortak amacı başta kendimiz olmak üzere tüm sevdiklerimizin yanımızda olmasını, nefes alışını hissetmek sevmek ve sevilmektir özünde. O nedenle nereden ve hangi yoldan yürürsek yürüyelim yaşam denilen gerçek yolda birleşir hepimizin adımları.
Kendimizin öncelikli olmak üzere çevremizdekilerin ve hatta tüm canlıların yaşamlarını güzelleştirecek ve kolaylaştıracak adımlar atabilmek hepimizin ortak paydası olmalı.
Aynı yolun sonunda kesiştiğinde adımlarımız, birbirimizi sevgiyle kucaklayabilmek, saygıyla yola devam edebilmek ve yolun sonunda kazandıklarımızın mutluluk olması dileğiyle…

Tema Tasarım | Osgaka.com