FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 21 Şubat 2023 156 Görüntüleme

HOCANTI / MAĞARAS DAĞI

Çalı çırpı karışık, insan boyu otların arasında ilerlemeden önce, etrafı öylece bir taradım. Ulaştığımız kaynağın, kuzey batı yönünde, uzun kamış topluluğu var. Kamış, bizim buralarda, kargının yerel adı. Kargıyı hiç kullanmayız desem de olur. Kamış bilir, kamış söyleriz gibi. Ayaklarımı bastığım yere göre, daha yüksek bir noktada olan kamışlar, oldukları yer, bulunduğumuz köy, ilk gençlik günlerime doğru asılıyor bu arada beni. Yanı sıra, hemen yakınımda görebildiğim başka bir şeyde yok. Hemen tepemde, oldukça dik bir eğimle, bulutlara karışık yükselen, mavi gökte kayıp Mağaras Dağı’ndan başka. Mağaras’ı süzdüm bir süre. Güney batısından zirvesine tırmanmıştım. Batısında, eteklerinde dolaşıp, kuzugöbeği mantarı ticareti yapmıştım. Kuzey eteklerinde bulunan yolda, birçok defa yolculuk yapmıştım. Hiç birinde, ama hiç birinde, bu kadar yakın olmamıştım. Öylesine hâkim, sarp, siyah, meydan okuyan bir hali var ki. İlk defa, yedi yaşlarımdan hatırladığım, babamın bulgur fabrikamızda, bulgur işi için çok önemli olan yağış durumlarını, zirvesindeki hava hareketlerine bakarak meteorolojik tahminler yaptığı, dağ değildi, sanki bu dağ, “Gel… Gel…, tırman hadi gel!” diyordu. Botlarımı yalayıp, derinlerinden çıkıp gelen, aşağılarda, Hocantı Çayı olan, cıngıllı suyunun deli temposunda.
Mağaras Dağı, Mut için çok önemlidir. Eteklerinde, birçok köy yerleşimi vardır. Zirvelerinde ağaç yok sayılırsa da, eteklerinde güçlü orman donanımı vardır. Doğu batı paralelinde, Hadim Gökçay’ı akar. Kuzeyinde, ünlü Apadna Manastırı bulunur. Apadna Manastırı, “Alahan” olarak bilinirse de bu bilgi yanlıştır. Uzunca bir zamandır, zaman zaman, bu bilgiyi kamuoyu ile paylaştımsa da, durumda değişim yok henüz. Olur umarım bir gün. “Yiğidi öldür, hakkını yeme” derler. Dağın tepesinde, çevresinde, eteklerinde, önemli oranda küçükbaş hayvancılık yapılır. Kuzey batı zirvesinde, çok bilinmeyen, muhteşem bir kadim yapı kalıntısı, hala ilk güzelliğini gösterircesine ayaktadır. Hemen dibinden akan, kadim zamanlardan yapılı içme suyu, taa aşağılarındaki çaya kadar iner. Bin dört yüzlere kadar ulaştığını tahminlediğim, doğu zirvesinden Mut’u ve çevresini izlemek, sakin bir havada olursa muhteşem güzeldir. Dağın, ciddi harabeleri, kuzey batı yönünde olsa da güney doğu zirvelerinde de küçük kadim yapı kalıntıları mevcuttur. Yakın zamanlardan bu yana, zirvede, rüzgârgülleri dönmektedir. Rüzgârgülleri, bu muhteşem dokunun büyülü güzelliğini yok etmiştir.
Derken, on dörtlü yaşlarıma döndüm. O tarihler, hayvan besiciliğinin zirve yaptığı zamanlardı Mut için. Elma bahçesi işi, bulgur işi, kaşar peyniri işi yanına büyükbaş hayvan besiciliğini eklemek istiyordu babam. Dört tarafı kapalı, tavanı çirk denilen, saman çamur karışımı harçla kaplanan çatılar yapılırdı, bina olarak besi işinde o tarihlerde. İç mekân buharlaşması ile oluşan nemin, su damlası olarak geri düşmemesi için. Çirk, o nemi çeker kuruturdu. Çürümeye karşı dayanıklı olduğu için de cirkin altına kamış kaplama yapılırdı. İşte o kamışları temin için abimle birlikte buraya gelmiştim. Hemen şu ilerideki kamışlardan ne varsa alıp, Mut’a taşımıştık. Gün olur, asra bedel! Nereden nere.
Önce zamanlardan geri gelip, Mağaras Dağı’nın, “hadi tırman” davetini bırakarak bir başka zamana, keşfe döndüm.
Yukarıdaki kamışlıktan, kayda değer bir su akışına rastlamadık. Sanırım oradan çıkan sular, bulunduğumuz yerdeki kaynağı besliyor. Zira orada da su var olmaya var. Yeterince keşfetme durumunun ardından, kaynağa ulaşmak isteyen köylülerin yerleştirdiği, suyun üzerine gerili, kısmen suyun üzerinden aştığı, iki iri paletyene basarak öbür tarafa geçtik. Biz iki dağcı için, burayı aşmak, sorun değil, ama gelecek yürüyüşçüler için, “bakalım bakalım***” nasıl olur.
Suyu geçince bir patika düştü önümüze. Kaynağın hemen altında yapılmış, suları bentleyen, minik bir baraja giden. Hemen yanında, tee aşağılardaki santrale kadar uzanan betonarme bir kanal uzanıyor. Etrafını tellemişler güvenlik için. Kaynakta gördüğümüz su kontrol altına alınınca, daha bir devleşmiş görünüyor. Kanal boyunca ilerlemek mümkün görünmüyor.
Geldiğimiz yere değil de köyün merkezine çekti patika bizi. Minik bir avar bahçesini geçip, bir meydana indik. Burası, Hocantı Köyü’nün zeytin hali. Biliyorum burayı. Zeytinyağı işi yapıyorum. Zeytinci bir köydeyiz. Takiple köyün içine girip merkeze indik. Azığını yemiş, fotoğraflarını çekiyor grup. Lideri bilgilendirdik.
Ayaklanıldı, derken. Köy kahvesinde çay, müzik dinletisi, şiir okuma, sohbet etkinlikleri yapıldı. Yürüyüşün adına düzenlendiği Sami Demir arkadaşımız anıldı.
Keşfini yaptığımız alan, grupça dolaşıldı.
Araçlara bindiğimizde dönüş için, ikindiye devrilmişti gün.
Bir örene uğradık, ileride. Minik bir hamam. Kadim zamanlardan.
İnce Gıda Zeytinyağı önüne gelmemiz çok sürmedi.
Teşekkürler, değerli arkadaşım Gazeteci Mehmet Gürbüz.
Teşekkürler, Mut Çıtlık Doğa Grubu.
Dip not: ***Aksüt Sevinç’ten alıntıdır.

İlginizi çekebilir

SAYBAN  NALÇIKARAN

SAYBAN NALÇIKARAN

Tema Tasarım | Osgaka.com