FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 4 Mayıs 2021 364 Görüntüleme

ORMAN ÇOCUKLARI AĞLADI

“Hazır mıyız Mehmet Ağa?”
“Yağ, benzin alıyım. Siz çay için hele.”
Kahveye yöneldiler. Kahvenin yanında güneşleyenler vardı.
“Selamünaleykim.”
“Aleykimselam.”
“Merhaba.”
“Merhaba.”
“Öğretmenlere çay verin.” Kahveci salına, salına geldi.
“Bir şey mi dedin Hasan Ağa?”
“Öğretmenlere sorun bakalım ne içerler? Bana oralet olsun.”
Az ilerde tavla oynayanlar var. Tavla zarı, pul şakırtıları geliyor. Çaylar, oralet geldi. Homurtular ile içmeler başladı.
“Aha Halil öğretmen de geldi. Şalvar da ama yakışmış.”
“Sağ olun.” dedi bir sandalye çekti oturdu. Şöyle etrafına bakındı. Selam verenlere tek tek karşılık verdi.
“Dün kayın baban dedi ki!”
“Ne dedi ki?”
“Bizim Halil ne oynuyordu?”
“Siz ne dediniz?”
“Yarım kilo bandırmasına kağıt oynadı. Ütüldü gitti.”
“Deme yahu. Çıramı yakacaksınız.”
“Bahisli oynamadı dedik.”
“Bir de deyin canım. Kayın babam hoş görülü, iyi adamdır.”
Mehmet ağa yağ, teneke ve bidon ile geldi. Halil, Celal, Ceyhan öğretmen, İsmail ve birkaç köylü traktöre bindiler.
Traktör homurdanarak kalktı. Köyünden içinde aşağılara Çapar’a doğru kayarcasına gittiler. Karşı da Çamlıyayla bütün canlılığı ile gözüküyordu. Bolkar’ın eteğinde, birbirlerine kaynaşmış dağlar bir gelin gibi süzülmede. Bolkar dağlarının kar suyunu taşıyan Cocak deresi vadi uzanıp Akdeniz’e doğru gidiyor. Yamaçlarda elma, kiraz, şeftali, ayva bahçeleri yer alıyor.
“Şu Çapar yolunun hiç yapılacağı yok.”
“Öyle ya.”
“Yukarı yola sap.”
“Aşağı gitmeyecek miyiz?”
“Yukarısı daha iyi canım. Hem kimsecikler görmez.”
Geniş yoldan ayrılan traktör, orman içerisindeki dar yola saptı. Yokuş yokuşa çıkmaya başladılar. Yarı taşlı, pürlü yoldan güç bela ilerliyordu.
“Burada dursun mu?”
“Daha ileri gitsin.”
“Çıkamaz diye düşünmüştüm.”
“Çıkar, çıkar.” Traktör, dar yerlerden hoplaya zıplaya yürüdü.
Yamaç üzerinde orman ve orman koru yolu. Bir çam yıkılmış. Bir kısmı soyulmuş. Bir kısmı duruyor. Dalları kesilmiş. Yolun içinde duruyor. Traktörün motoru durdu. Stil motor indirildi.
Halil Öğretmen, “Ben kızıl kabuk aramaya gidiyorum. Sigara tablası yapacağım.”
İçerlere doğru gitti. Mehmet Ağa Baltayı eline aldı. Çam ağacına birkaç kez vurdu. Sonra stil motoru çalıştırdı. Yanındakiler kenara kaçtılar. Çok geçmeden ağaç, gacır gucur göçtü. Ağacın yere düşmesi sırasında bir çatırtı koptu. Dallar kırıldı birer birer. Her ne kadar ormancıya haber verilse de kesim kaçaktı. Motor hızla çalışmaya başladı. Kısa zamanda dallar kesildi. Dal dal odunlar küçüldü.
“Şu kayanın yüksekliği 50 metre var mı ki?”
“Yüz de var. Dur bakayım, şöyle 250 metre var.”
“Öyle baksana.”
“Şu karşı dağlar ne kadar yakın.”
“Uçuversen hemen varırsın. Bir yamaç paraşütü lazım.”
“Görünen yer neresi acaba?”
“Sebil, Namrun.”
“Şu meşhur yaylalar.”
“Evet Adanalıların yaylası.”
“Traktörü şuraya çekin de odunları yükleyelim.”
Kesim bitmişti. Hemen elbirliği ile odunları yüklediler. Bayağı ağırdı. Ne de olsa yaştı. Az ilerde motor ince bir fidanı ezdi. Aşağılarda bir ağaç daha kesildi. Doymak bilmiyorlardı. Kaçakçılık başarı ile sürüyordu. İki yaş ağaç daha kesilip yüklendi. Traktör yükünü almıştı, homurdana homurdana yürümeye başladı. Arkalarına baktıklarında iki çocuk, bir de ana ölmüştü. Şu garip ormanda bir ağıt başladı. Çam sakızı ağzında geviş geviş geliyordu.
Ama çocuklar üşümesin diye yapılıyordu. Okulda çocuklar aman üşümesin. Her gün evden birkaç dal odun geliyordu. Bir karar alınmıştı. Ormandan bir traktör odun getirelim bu iş bitsin. Ama yaş kesilmişti. Kuru odunlardan doğranıp, getirebilinirdi.
Ağıt çoğaldı. Yankılandı. Yankılar çarptı, karşı koyaklara ulaştı. Ormandan derinden derine bir ses geldi. Traktör homurtusu yankı ile karıştı. Kaçakçılar arkalarına bir daha baktılar.
ORMAN ÇOCUKLARI hem ağlıyorlar, hem de lanet yağdırıyorlardı.
1.3.2006 Sesimiz Gazetesi. Silifke.

Tema Tasarım | Osgaka.com