FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem, Haber 8 Mayıs 2023 135 Görüntüleme

YAZMIŞTIM YİNE YAZIYORUM

Daha önce “Mut Kayısı Müzesi” konulu bir yazı yazmıştım. Yazım hem sıradan insanlara, daha çok da Ziraat Odasına, İlçe Tarım Müdürlüğüne, Belediyeye ve Kaymakamlığa yönelikti, “Gelin bir Kayısı Müzesi kuralım” şeklinde bir çağrıydı.
Evet, sesim bir ton daha yüksek bu kez. Ne olur, gelin Mut’ta bir Mut Kayısı Müzesi kuralım. İvedilikle hem de.
Hepsi dört beş dönümlük bir yer. Başında da kadrolu bir bakıcı.
Yusuf kayısısı zaten kayboldu gitti, Karacabey denilen acıgilik ve tatlıgilik, yerli ve İtalyan tokalıları, sonra septik ne güzel kayısılardı. Bunlar da gitti gitmek üzere. Bilmiyorum, belki kimisi gitmişlerdir de.
Kayısı işi bir kültürdür. Ereğimiz, çabamız bu kültürü öldürmemek, bütün kayısı türlerini yaşatmak. Bu bahçenin bir iki sırasına harap kayısı, bir iki sırasına tatlıgilik, bir iki sırasına acıgilik, bir iki sırasına şekerpare, bir iki sırasına yerli tokalı, bir iki sırasına İtalyan tokalı, bir iki sırasına septik ve bütün yeni türlerden de dikelim. Yapacağımızın hepsi bu. Böylece bu güzelim türlerin kaybolup gitmesini önleyeceğiz. Geleceğe, genç kuşaklara, bu topraklara, bu kayısılara harcanan o büyük emeklere sorumluluğumuz bu bizim.
İnanın ki zaman her gün daralıyor. Bir yıl sonra bile çok gecikmiş olabiliriz.
Bakın o güzelim yerli tohumlarımızı koruyabildik mi? Koruyamadık. “Anadan babadan kalma” dediğimiz domates, biber, salatalık, lahana, kavun, karpuz tohumlarımızı uluslararası tohum tekellerine karşı koruyabildik mi? Koruyamadık.
“Yeni tohumlar üretilmesin” demiyoruz, karşı değiliz yenilere, yeniliklere. Ama eskileri de tüketmeyelim, yaşatalım. Tüketmişiz oysa. Ne acı!
Bu sorumluluğu üstlenip böyle bir Kayısı Müzesi kuramazsak eğer, toplum olarak tohumdaki acı sonu yaşarız kesinlikle.
Bu kez sözlerim daha yüksek tondan dedim ya; düşünün ki yüzlerce halk/toplum/ulus vardır dünyada. Türkler, Araplar, Kürtler, Almanlar, Çerkezler, Azeriler, İtalyanlar, Rumlar, Ruslar, İngilizler, Abdallar, Tahtacılar, Gürcüler, Çingeneler… Bunların birinin ya da birkaçının yok olması, tarihten silinip gitmesi, buna sessiz kalınması, önlem alınmaması soykırım olmaz mı? Bal gibi olur.
İşte bu güzelim kayısı türlerinin yok olup gitmesi ve buna seyirci kalınması, bunun için hiçbir önlemin alınmaması da “kayısı soykırımıdır” aslında.
Yukarıda da söylediğim gibi yapılacak iş hiç de zor değildir. Yeter ki bunun bilincine varalım, böyle bir sorumluluğumuzun olduğunu anlayalım ve de kararlı olalım.
Gelirinin en büyüğü kayısı olan Mut’a da bu yakışır.
Bunu yapması gerekenler de ilk başta Ziraat Odasıdır, İlçe Tarım Müdürlüğüdür, Belediyedir, Kaymakamlıktır.
Ne yazık ki bir kültür müzemiz bile yok. Kültür Müzesi olması gereken, bu gerekçeyle de düzenleme yapılan (restore edilen) Mut Kalesi içindeki eski taş yapıya (eski Mut Ortaokulu) ne yazık ki İlçe Milli Eğitim taşınmıştır. Sanki bu toplumum kültüre gereksinimi yok. Ne acı!
Müze sayısı çağdaşlığın ölçüsüdür de. Moskova’da 500’ün üzerinde varmış.
Hiç olmazsa bir Kayısı Müzemiz olsun!..

Tema Tasarım | Osgaka.com