FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 17 Ağustos 2021 476 Görüntüleme

YÜREK NEREYE AİTSE, RUH ORADA DEMLENİR

“Genç adam sürekli bir şeyleri arıyor gibiydi ama ne aradığını kendisi de bilmiyordu. Her gün farklı bir insan gibiydi, gelgitlerle dolu ruhundan dışarı taşıyordu adeta öfkesi hırsı. Sürekli mutsuzdu.
Hiç bir ilişkisinde ve arkadaşlıklarında bir türlü denge kuramıyor ve istikrarı yakalayamıyordu. Her gün farklı bir tarz saç, lüks ve marka kıyafetler, eşyalar, son model telefonu, arabası… Aslında birçok insanın sahip olmak istediği birçok şeye sahipti. Peki, ama neydi acaba onu bu denli uçarı, tutarsız kararsız yapan şeyler? Neydi acaba onun mutlu olmasına, sevmesine ve sevilmesine engel olan unsurlar? Genç kızda aslında sıkılmıştı bu durumdan ve artık sevmek, sevilmek istiyordu, artık mutluluğu yakalamak istiyordu, bir daha hiç bırakmamacasına.”
Birey, yaşama ancak ve ancak aidiyet duygusu ile tutunur. Yaşamdan zevk alamayanların en belirgin özelliği ise tutunacak bir dallarının olmamasıdır.
İnsanoğlu aslında hayatı boyunca mutluluğu bulmak için yaşar. Herkesin mutluluk arayışı farklı olmakla birlikte herkes için ortak bir nokta var ki; o da mutluluğu ancak ve ancak ruhumuzda yarım kalmış aidiyet duygusunu tamamlayarak ve sevme sevilme ihtiyacını tam olarak karşılayarak bulabileceğimizdir.
Nedir bu aidiyet?
*Aidiyet, insanın kendini emniyet ve güven içerisinde hissettiği kişi ve grupla duygusal bağ kurmasıdır. Aidiyet duygusu, doğuştan gelir ve sadece çocukların değil yetişkinlerin de hayatında önemli, temel ihtiyaçlardan biridir.
Çocuklar için aidiyet duygusu 4 yaş civarı başlar. 4 yaşına kadar güvenli bağlanma sürecini tamamlar. Anne başta olmak üzere ailesi ile güvenli bağlanma sürecini sağlıklı olarak tamamlayan bireyler için aidiyet duygusunun temelleri sağlam atılmış demektir. Peki, güvenli bağlanma ve ait olma duyguları nasıl gelişir. Tabii ki çocuğu koşulsuz olarak severek ve sevme sevilme konusunda ona doğru model olarak. Çocuk eğer ailede bu duyguları yaşamazsa kendine en yakın bulduğu kişi ve kişilerle özdeşim kurar ve model aldığı kişi yada yere ait olduğunu varsayar ve ailesi yerine dış unsurlara bağlanır. Oysaki bu duygunun kazanılacağı ilk yer ailedir.
**Çocuk, aidiyetin üç boyutunu yaşar. Bunlar sırasıyla; aile ile aidiyet, sosyal aidiyet ve soyut aidiyettir. Bu üç boyutun hepsi birbiri ile bağlantılıdır. İlk basamak sorunsuz tamamlanmazsa diğerleri de eksik kalacak demektir. Eğer aile ile aidiyet tamamlanmazsa çocuk büyüdükçe ailesinden kopacak ya da tam tersi sadece ailesi ile aidiyet kuran çocuklar da ikinci basamağa geçemeyip sosyal çevre kuramayacaktır.
Eğer çocukluk yıllarındaki insanın bütün hayatını etkileyecek kadar önemli olan sevgi ve güven ihtiyacı ailede yeteri kadar tamamlanmazsa o çocuğun ruhu hep o eksik kalan parçayı arar. Nereye ait olduğunu bilmeden ama sürekli ait olduğu yeri bilmek ister.
Hayatı boyunca mutluluğu arayacak, tutunacak bir dal arayacak ama maalesef bulamayacaktır.
Sevgili ebeveynler; çocuklarla günlük olarak en az iki saati birlikte bir şeyler yaparak geçirmek aidiyet duygusu için çok önemli ve gerekli unutmayalım. Çocuğumuza biz yeteri kadar zaman ayırmazsak, sevgimizi doğru bir şekilde göstermez, sevmeyi ve sevilmeyi öğretemez isek onun yüreğine tutunacak dal biz olamayız maalesef.
Yüreğini yüreğimize sevgiyle bağlayabileceğimiz evlatlarımızın ruhlarında eksik parça bırakmayalım.
Sevmeyi ve sevilmeyi en güzelinden yaşayan bireylerin olduğu mutlu yarınlarınız olsun efendim…
(*)(**):https://migrostv.migros.com.tr/neler-oluyor/aile/cocuklarda-aidiyet-duygusu-hakkinda-10-bilgi(16/08/2020),12:14.

Tema Tasarım | Osgaka.com