FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 9 Haziran 2020 1058 Görüntüleme

CILBAYIR KAVAĞINDA YÖRÜK ABAM

Üç aydır evde kaldım. Haftalık yazılarım hep arşivden çıktı. Bu hafta Pazar günü sokağa çıktım. Kendimi dağlara attım. Eşim ile birilikte yola çıktık. Gökbelen kaşından Kavak Bağına ulaştık. 30-40 yıl önde dikilen ağaçlar büyümüş. Bu kış ağaçlar karda kışta hasar görünce temizlik kesimi yapılmış. Katran çam, meşe ağaçları kesilip, odunlar yol boyu ster edilmiş. Gökbelen Cılbayır yolu yıllardır stabilize, kayıtlara Çamlıca girişi alınmış. Yollar bakımlı, kayrak malzeme serilmiş. Yol boyunda aşağılara uzanan çeşitli ağaçlar yer alıyor. Eskiden buralarda üzüm bağları olurdu. Şimdiler de birkaç Yörük evi var. O eski bağların arasında tahta köşkler kalmamış. O çeşme cılız cılız akıyor.
Birkaç yıl önce Poyraz Doğa Gezginleri ile Köşk’ten Gökbelen’e yürümüştük. O yolları bu kez Gökbelen’den Köşk’e doğru araçla yaptık. Artık ayaklarımız, dizimiz yürümeye izin vermiyor. Kavak Bağı’na vardığımızda bizi yukarı Sadık Dede’ye yeni açılan yol karşıladı. Biz Köşk’e giden yola devam ettik.
Cılbayır Kavağı dediğimiz Köşk’e vardığımızda, çeşme akmaya devam ediyordu. Ama çevrede canlı gözükmüyordu. Biz su içerken bir araç geldi. Rahmetli Lütfi Vural’ın eşini, çocukları yayla evine getirmiş. Aylardır hep evini sayıklamış. Onlarda bir soluk onu evine getirmişler. Çeşmenin başına, çınar kavaklarının yanına köşk yapmışlar. Önce tahta idi. Sonra beton yapmışlar. Gelenleri geçenler bir soğuk su içer, hemen yanında kır kahvesinde bir çay içerlerdi. Son yıllarda belediye buralara banklar yapmışlar. Soğuk sularını içenler, yukarı çıkıp Göksu vadisini zevk ile izlemişler. Biz de geçerken öyle yapalım dedik, ama kış ağır geçmiş, çınar ağaçları dalları yerde. Birileri el atıp, bir temizlik yapılmamış. Kır kahvesi ise kapalı.
Ayakta biraz izledik. Göksu vadisinden gelen esintiyi içimize çektik. Yolumuza devam ettik. Burada eskiden yaşayan aileler vardı. Lütfü Vural, Radyocu Süreyya, Sadık Okur… Onların çocukları kimileri eski evlerde kalıyor, kimileri yeni evler yaptırmışlar.
3-4 km. daha gittiğimizde, aşağılarda Yörük çadırını gördük. Yörük Abamız Havva Gölgeli daha yaz yurduna göçmemiş. Eski evlerinin yanına çocukları ceviz bahçeleri yapmışlar. Bahçelerin arasından ağır ağır kış yurduna geçtik. Öğle vaktinde, davarlar ağılda geviş getiriyorlardı. Onları çadırlarında öğle dinlenmesinde bulduk.
Her yıl gideriz, görüşürüz, özlem gideririz. Oğlu İbrahim, kızı Elif, eşi ve torunları birlikte yaşam devam ediyor. Kimi davar güdüyor, kimi oğlak. Kurbanlıkları ayırmışlar, onlar yazlık yurda gitmiş. Yeğen İbrahim onları güdüyor. O çadırda hep bir araya geliyormuş.
Yurtlarının üstünde bir pınarları var. Oradan su getirmişler. Bir tanka geliyor. İçme suları, kendileri, davarları rahat rahat su gereksinimlerini sağlıyor. Artan su ile de çadırın yanında küçük bahçe yapmışlar. Çevrilen avarlıkta, güneş panellerinin yanında fasulye domatesi, biber, kabak ekmişler. Marul maydanoz büyümeye devam ediyor.
Torun Havva yeni seneye okula başlayacak. Kız enişte ve çocuklar artık Işıklı köyünde evlerinin yolunu tutacak. Havva Abam yeni planlar yapacak. Yörüklük yalnız yapılacak iş değil ki; bakacağız, göreceğiz.
Biz çayımızı içerken, Havva abam aldı eline kovayı, keçilerden süt sağmaya gitti. Keçiler bir ağılda, oğlaklar bir ağılda. Ayrı ayrı güdüyorlar. Gelince emişiyorlar. Sonra da kalan süt sağılıp, günlerde peynir yapılıyor.
“Aman yaylalar, serin yaylalar
Yayla mısın sen? Sevda mısın sen?
Bilmem nesin sen?
Yayla demeli, kaymak yemeli,
Çökelek çökertmeli.”

Bahçelerine kurdukları güneş panelleri ile buz dolapları, televizyon çalışıyor. Telefonlar şarj oluyor. Üç panel, iki aküyü dolduruyor. İşte elektrik santrali. Dağların arasında kuytu bir yerde kış yurdu. 3,4 km yukarıda yaz yurtları var. Kah kendi mülkleri, kah ortaklık tarlalar. Şimdilik onlardan keçi başına mera parası isteyen yok.
Keçilerin, oğlakların kulaklarında kimlikleri var. Yani kayıtlı, birileri davar vergisi de koyabilir. Yörük yaşamı 7/24 mesai istiyor.
Sütü, yoğurdu, kılı senede bir ayrılan kurbanlıklar. Veteriner, yemci, sütlerini alan mandıra sahibi; yaşamın ortak paydaları.
Konar göçer yörüklerden farkları bu. Kendi ekseninde dönüp duruyorlar. Zor bir iş yaşamı. Ama sağlıklı yaşıyorlar. Doğaya sahip çıkıyorlar. Doğada onlara cömert davranıyor. Otlar, pelitler, kesme, borçak, tespi, çoban çırası, pıynarlar, sakızlık ağaçları her birinde ayrı ayrı tad var. Keçiler onları yedikçe çoban zevk alır. Kütür kütür kemirirler. Sonra ağıla girince yattığı yerden geviş getirirler.
Çoban, keçi dağda kendi aralarında konuşurlar. Ben ona davar dili diyorum. Birbirleri ile çok iyi anlaşıyorlar. Birbirlerini dinliyorlar. Hele köpekler ile keçilerin anlaşması. Onlarda aracı oluyorlar. İşte yörük yaşamından kesitleri; zor yaşam, ama bu işi yapan bırakamıyor. Yolları açık olsun.

Tema Tasarım | Osgaka.com