FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 13 Eylül 2022 188 Görüntüleme

KATUNA’DA DOKUZ AY / OSMAN ŞAHİN (*)

Yazar Osman Şahin’i 14 Ağustos 2022 günü Arslanköy’deki evinde ziyaret ettim. Söyleşi boyunca onu ilgi ile izledim. Yaşamının özetini 3-4 saate sığdırdı. Bu arada çok sevdiği, önem verdiği romanını imzaladı hediye etti.
Bize de okumak düştü. Adana Öğretmen Okulundan mezun olan 5 genç kızın Mardin Katuna köyünde geçen 9 ayın öyküsü romanda yer almış. 17 yaşlarında genç kızlar Adana’dan yola çıkıyorlar. Adana, Urfa, Mardin, tabi yolda kaybolarak Suriye sınırına varıyorlar.
İki aşiretin olduğu, hem de iki aşiretlerin birbirlerine kinli oldukları bir köy, kahveleri ayrı. Çocukları ayrı ayrı gelip gidiyorlar. Bir küme yapsan öğretenin işi zor. Bir günde jandarmaların yaptığı tuvalet. Mücale ile önce ağaların, okulun, kahvelerin ve evlere yapılan tuvaletler.
Uyuz hastalığına karşı mücadele derken evlere ziyarete gitmek. Onlarla iletişim kurmak. Öğrenci, öğretmen ve aileler arasında bağ kurarak başarıya ulaşmak. Üstelik bu kızlar stajer öğretmenler. Ama duyarsız okul müdürü. Öğretmenlerin yenilik hareketine destek yerine duyarsız kalmak.
Çamur yollara, taş döşemek. Hem de çocuklar, onların getirdiği eşekler ve heyecan duyup projeye desteğe gelen köylüler. Geriden burun kıvırarak onları izleyen okul müdürü Cemal…
Köyde bulunan genç kızlar bir akşam onlara ziyarete geliyorlar. Kurs istiyorlar. 3-5 dikiş makinesi, Mardin’den getirilen patiska kumaşlar ile onlara ders vermek. Onlara güven duygusu vermek. Güven ile eşlerini kendileri seçme düşüncesini kazanmak.
Beş kız bir köyde 9 ay kalıyorlar. Bekliyoruz, bir aşk hikayesi çıkar mı diye? Cafer askerde Türkçe konuşma öğrenmiş, biraz da yürekli dayanıyor kızların evinin önüne, elinde narı Emine’ye uzatıyor. Narı beşe bölüp yiyorlar. Bir sabah kapıda bir at, atın ipleri Ramazan’ın elinde.
“At dayım Cafer’indir. Atı Emine Hanım için göndermiştir.
“Dayın atını Emine Hanım ‘a niçin göndermiştir?”
“Okula gider gelirken ayakları çamura batmasın, okula atla gidip gelsin” demiştir.
Emine, Ramazan’a kibarca anlatıyor.
“Ben ata binmem, dayına selam söyle, bir daha da önüme çıkmasın.”
Köyde iki aşiret kavgalı, kin, nefret. İki ayrı aşiretten asker arkadaşı bir araya geliyor. Askerde gördükleri aşiretleri barıştırma fikrini tartışıyorlar. Eh Katuna’da neden barış olmasın. Bu iş içinde Büyük Sakal – Şeyh Pulan’a gitmek ondan yardım istemek fikri köyde tartışıyor. Komşu köylere geldiğinde bir heyet giderek onu köye davet ediyorlar.
“İki aşiretin kavgası son bulsun.”
Bir Cuma günü Şeyh Pulan köye geliyor. Önce Cuma namazı kılınıyor. Sonra meydanda toplanıyorlar. Bir yakada Bertililer, diğer yanda Göliler. Karşılıklı sıraya giren köylüler. Önce Cano ve Affan ağalar, sonra iki aşiret adamları barışıyorlar. Yemekler yeniyor. Halaylar çekiliyor. Genç kızlar, erkekler el ele tutuşup, zılgıt çekiyorlar. İçlerinde Livaze ve Nihat var ki çok dikkat çekiyor. Lorke, Tamzara, Malatya Üç Ayağı, Antep Çepiklisi, Dokuzlusunu coşku ile oynuyorlar. Livaze çok alımlı, üç etek zubun girmiş, al yanakları, güzel mi güzel, daha on beşinde. Şeyh Pulan muhtara soruyor, kafaya koymuş, onu beşinci karısı yapacak.
Romanda, Livaze ile Nihat’ın aşk hikayesi çıkıyor. Şeyh Pulan haber salıyor.
“Onu ben alacağım.”
Düğün eli yolda, bir akşam vakti öğretmenlerin kapısı çalınıyor. Livaze ve Nihat. Kaçmışlar, kendilerine en yakın hissettikleri öğretmen kızların evine geliyorlar. Bütün evler aranıyor. Tabi ki de kızların evi de, ama onları çuvalların içine saklıyorlar, ele vermiyorlar.
İki kız evde kalıyor. Evden beş kişi çıkıyor. Hepsi kız kıyafetinde, Mardin’in yolunu tutuyorlar. Akşama üç kız geri geliyor. Katunalı aşıklar Adana, Urfa bir yerlere gidiyorlar. Onlar ermiş muratlarına, darısı ötekilerin başına.
Dokuz ay bitiyor. Adana’ya gidecekler. Ana baba özlenmiş, hele Adana sokakları daha çok özlenmiş. Sabah yola çıkacaklar, ama yollarda sokaklarda kimseler yok. Dağlarda, bellerde taşlar toplanmış, beş öğretmen kıza bir anıt yapmışlar. Onları oraya davet ediyorlar. İşte mutluluk anı burada. Mücadele sonuç vermiş, sevgi bağları oluşmuş. Onları kendi dünyalarında bir beş kız anıtı ile taçlandırmışlar.
Öğretmen kızlar okulda Köy Enstitüleri ruhu ile yetiştikleri için onları köyde uygulamışlar. Başarı kazanmışlar. 1967 yılında Mardin’de bir köyde dil bilmeden, stajyer öğretmenler bir tarih yazmışlar.
Onları götürecek şoför kızlara soruyor:
“Yirmi yıldır bu yolda gelir giderim. Hiç böyle uğurlama görmedim. Allah aşkına siz bunlara ne yaptınız da böylesine içten uğurladılar?”
“Basit, onları çok sevdik, ışık olmaya çalıştık.”

(*) KATUNA’DA DOKUZ AY / OSMAN ŞAHİN
Roman / Gün Işığı Kitaplığı – Köprü Kitapları.

İlginizi çekebilir

SPORCU BESLENMESİ

SPORCU BESLENMESİ

Tema Tasarım | Osgaka.com