FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 4 Mayıs 2021 467 Görüntüleme

Çalışmak, Bugünün Mutluluğu, Yarınların Teminatıdır

Bu yazıma 9 Yaşında Hafız olan, 12 Yaşında Sultanlık tahtına oturan, 7 farklı dil bilen, 21 Yaşında da İstanbul’un fethiyle Peygamber Efendimizin (sav) övgüsüne mazhar olan, bir çağı kapatıp yeni bir çağı başlatan, İstanbul Fatih’i; Fatih Sultan Mehmet Han’ı rahmetle anarak başlamak istiyorum.
Baktığımızda çocukluğu ve gençliği nice büyük başarılarla dolu, gözükara ve ne istediğini bilen, istediğini elde etmek için sonuna kadar mücadele veren Fatih Sultan Mehmet başta olmak üzere, ülkesi için, bağımsızlığı için canını ortaya koymuş, aklın ve bilginin ışığında üreten, düşünen ve var gücüyle çalışan nice kahramanlarla dolu bir tarihimiz var. Hepsini rahmetle anıyor ve gururla yâd ediyorum.
Peki, ecdadımızdan emanet aldığımız ülkemiz için ve geleceğimiz için bizler çalışma ve üretme konusunun neresindeyiz?
Kendim ve ailem için, komşularım için, şehrim için, ülkem için, çevremiz ve doğamız için… Kısacası içinde yaşadığımız ve tüm imkânlarını bizler için seferber etmiş bu dünya için ne yapıyoruz? Evlatlarımıza, gençlere çalışma ve üretme konusunda ne kadar doğru model olabiliyoruz? Eğer iç sesimiz bize yeteri kadar çalıştığımızı fısıldamıyorsa işte o zaman vay halimize…
Çünkü biliyoruz ki; bu dünyada yaşadığımız sürece yaptığımız faydalı işler kalacak bizden sonraya; Mevlana, Yunus Emre, Mimar Sinan, Mehmet Akif Ersoy, Atatürk, Leonardo da Vinci, Newton, Einstein eserleriyle dün neyse bugün de yarın da aynı kalacak. Çalışmak, üretmek, çevremize faydalı olmak ebediyen yaşamak demektir. Çok çalışmak ve üretmek, bugünün mutluluğu, yarının teminatıdır.
Maalesef ki günümüzde birçoğumuzda kendimize dost edindiğimiz, gönlümüzün ve evimizin başköşesine oturttuğumuz koskoca bir tembellik var ve onun verdiği rehavetin ve rahatlığın girdabındayız. Eee malum teknoloji çağındayız ve her şey bizlerin rahatı için! üretilmiş. Akıllı telefonlar sayesinde dünyanın bütün bilgileri sadece bir tuşa basmak kadar, çeşit çeşit yemekler pişmiş ve bir telefonla kapımızda, robotlar evimizin bütün temizliğini yapıyor, çocuklarımızın ödevleri, projeleri hepsi bir tuş kadar uzağımızda. Örnekler o kadar çok ki,hayatımızda her şey ama her şey artık hazır bir şekilde önümüze seriliyor. Düşünmeye, uğraşmaya, emek vermeye gerek duymuyoruz, zaten hepsi hazır…
Bu da bizleri akıl almaz bir tembelliğin ve rehavetin girdabına çekiyor. Düşünmeyi, üretmeyi, çalışmayı gereksiz hatta ve hatta yük olarak görmeye başladık desek yanlış olmaz. Teknolojinin bütün nimetlerinden sonuna kadar faydalanmalıyız pek tabi ama esiri olmadan…
Yine etrafımıza baktığımızda; bazıları doğuştan tembel,ne yaparsanız yapın nafile, bazılarının sadece çeneleri çalışkan, diliyle çenesiyle dünyaları kurtarıyorlar, icraatın nerede göster deseniz, yok… Bazıları başkalarına dayamış sırtını, kan emiciler misali hep başkalarının sırtından kazanıyor hayatını, kimileri sözde çalışkan, çalışmak üretmek istiyor; ama ne hikmetse şahsına münhasır yapacağı hiçbir iş bulunmuyor, bazıları da var ki gerçekten hakkıyla çalışıyor, üretiyor… Ne mutlu çalışkan olmayı, üretmeyi ve bir ışık misali etrafını aydınlatmayı başarabilenlere. Ne mutlu yarınlar için bugünden emek harcayanlara.
Çalışmak, üretmek, emek vermek, emeğin karşılığını vermek, gerçekten çok kıymetli. Ne demiş atalarımız; işleyen demir pas tutmaz, çalışan ve başarılı olan insan, ruhsal bakımdan sağlıklı olur ve kendisini değerli görür. Bir şeylerle meşgul olmak, üretmek insanda birçok ruhsal ve duygusal boşlukları tamamlayarak kaygı ve sıkıntılardan uzaklaşmasını sağlar. Tam tersini düşündüğümüzde ise; çalışmadan boşu boşuna zaman geçirmek, kişisel ve toplumsal olarak ortaya çıkan çoğu kötülüklerin temelidir. Çalışmayan, üretmeyen insanın kendisine ve çevresine karşı saygısı azalır, başarmanın ve üretmenin verdiği doyum ve hazzı hissedemeyeceği için de kendini çevreden soyutlayarak yalnızlaşır. Birçok davranışsal ve uyumsal bozukluklar, bağımlılıklar ve kötü alışkanlıklara yönelme olasılıkları fazlalaşır.
Çalışmadan, yorulmadan, düşünmeden, emek harcamadan bir yaşam sürmek bazıları için anı kurtarıyor; ama uzun vadede düşündüğümüzde sonuçları pek de iç açıcı değil maalesef. En başta çocuklarımıza tembelliği cazipleştiren konforlu ama amaçsız bir yaşamı modelliyoruz. Ülkenin gelişip kalkınmasına engel olarak, her daim başkalarına muhtaç kalıyoruz, tarım da dâhil hayatımızda kullandığımız her şey yabancılaşarak, savaşmadan kaybediyoruz her şeyimizi. Nitekim burada ulu önder M. KEMAL ATATÜRK’ün çalışmaya ilişkin bir sözünü hatırlamak yerinde olacaktır.
“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” Mustafa Kemal Atatürk.
Hal böyleyken bizlere düşen çok çalışmak, çalışmak, çalışmak ve üretmek…
Çalışmaktan korkmayan, tembellik girdabından kurtulmuş bir nesil büyütmek dileğiyle…

Tema Tasarım | Osgaka.com