FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 30 Aralık 2020 561 Görüntüleme

DUYGUSAL ZEKA VE ÇOCUKLUK / 2

Geçen Sayıdan Devam…

Çözüm sürecinde benim üzerinde durmak istediğim konu; eğitimin psikolojik boyutu, anne babaların bu süreçteki yeri, önemi ve özellikle “Duygusal Zeka”nın öğrenmedeki önemine dikkati çekmek istiyorum.
Anne baba olmak ömür boyu süren bir meslektir. Belki diğer meslekler deneme yanılmayı kaldırabilir. Ancak anne – babalık mesleğinde deneme yanılmaların sonuçları çok ciddi olabiliyor. Eğer ebeveynler sağlıklı bir psikolojiye sahip değillerse, çocukları da sağlıklı bir psikolojiye sahip olamayacaklardır. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki duygusal zeka ve sosyal zekanın başarıda çok büyük etkisi var. Ayrıca yine yapılan araştırmalarda çocuklarımızı en çok zihinsel ve duygusal olarak frenleyen ya da gelişimlerini farkında olmadan durdurma noktasına getiren kişilerin, şaşırtıcı bir şekilde anne babalar olduğu gözler önüne seriliyor. Bu demektir ki çocuklarımızın eğitiminde aile ön planda geliyor ve okul daha az etkili olabiliyor.
“Duygusal Zeka Kuramı”yla ilgili haklı bir üne sahip, aynı zamanda “Duygusal Zeka” kitabının yazarı psikolog Daniley Goleman; çocuklarımızın başarılı ve mutlu olabilmelerinin yolunun geçmiş çağlara göre artık değiştiğini ön görüyor. Örneğin Sanayi çağında bir gencin başarılı olabilmesi için üniversite eğitimi alması önemli bir kriterken, artık bilgi çağında bu dinamiğin değiştiğini “Duygusal Zeka”nın gelişiminin başarıda büyük rol oynadığını belirtiyor.
Peki şimdi Duygusal Zeka ne demektir? Bu kuramı uzun uzun anlatamayacağım. İlgilenenler araştırabilir hatta kitabını okuyabilirler. “Duygusal Zeka” kendimizdeki ve diğerlerindeki duyguları daha iyi algılamak ve yönetmekle ilgili bir yetidir. Bütünsel olarak duyguları daha iyi kullanmamızı sağlar. Özel ve iş yaşamımızdaki başarı konusunda IQ (bilişsel zeka) kadar önemlidir.
Kısaca Duygusal Zeka çocuk için öz güven demektir. Öz güven nerde gelişir? Tabi ki okulda değil… Evde! Evde değerliyim duygusunu geliştiremeyen çocuktan sınıf içinde başarılı olmasını nasıl bekleyebiliriz? Birden öğretmenlik yıllarım gözümün önüne geliverdi. Başarılı, mutlu, sevilen ve özgüvenli çocukları düşündüm. Bir de pısırık, pasif, kendine güvensiz, beceriksiz çocukları… En büyük belirleyicinin aile olduğunu bir kez daha anladım bu satırları yazarken ve kendi anneliğimi de sorguladım. İtiraf ediyorum hayli çuvalladım çocuk yetiştirme konusunda.
Çocuklarımızı öz güvenli yetiştirmek istiyorsak küçük yaştan itibaren bazı özgürlükler tanıyabilmeliyiz. Özgürlükten kastım egosu tavan yapmış bir bencillik değil tabi ki… Karakterini yapılandırmaya yardımcı olan özgürlükler. Örneğin; çocuğun duygu ve düşüncelerini korkusuzca anne babasıyla paylaşmasına izin vermek. Bu da sevgi kültürünün hakim olduğu, herkesin seçme özgürlüğünün olduğu ortamlarda mümkün olabilir. Bir diğeri de ev ortamındaki anne babanın psikolojisi. Çocuk duygusal bir mirasla doğmaz. Anne babadan psikolojik miras alır. Aile içinde maskeler varsa, aile üyeleri birbirlerine samimi değilse, aile değerleri tanımlanmamışsa, ailenin sınırları, kuralları yoksa ve özellikle bir öğrenme ortamı oluşturacak düzen yoksa çocuk silik bir karakter geliştirmek zorunda kalabilir. Pısırık, bağnaz, bencil bir karakter geliştirebilir. Yaşamının sorumluluğunu almakta zorlanabilir, içten içe duygusal boşluklar oluşur ve bu boşluklar ileride bağımlılık geliştirmesine neden olabilir. Alkol, sigara ya da bağımlılık yapan her şey…
Değerliyim duygusunu geliştiremeyen çocuk, fiziksel olarak büyümüş ancak zihinsel ve duygusal olarak büyümesi küçük yaşta durmuş biri olur. Bu sebeple içten içe tam tanımlanamayan değersizlik boşluğu kişiyi diğerlerinin kölesi yapar.
Bu sonuçları yaşamak istemiyorsak çocuğumuzun aç mı tok mu olduğu ile ilgili fizyolojik ihtiyaçları kadar ne hissettiği ile ilgili zihinsel ve duygusal ihtiyaçlarını da gözetmeliyiz.
Son yapılan araştırmalarda çocuğumuzu başarıya götürecek şey okul değil. Okul içerik eğitimi veriyor. Matematik, fizik, kimya vs. Bunların başarıya etkisi çok düşük, çünkü bilgi çok hızlı eskiyor ve bilgiye ulaşım artık çok kolay. Yapay zekayı düşünürsek onunla yarışmanın tek yolu yapay zekada olmayan “Duygusal Zeka”yı geliştirmekten geçiyor. O halde başarılı ve tatminkar bir yaşamın yolu Duygusal Zeka, Özgüven, Psikolojik miras, Değerli hissetme, Kendi karakterini rahatça geliştirebilme özgürlüğü gibi kriterlerden geçiyor. İlk çocukluk yıllarından itibaren duygularını özgürce ifade edebilecekleri öğrenme alanları yaratmak gerekiyor.
Duygusal zekayı geliştirme fırsatı veren ailelerin en büyük özelliği çocuklarına koçluk edebilmeleridir. Çocuklarına neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söylemekten ziyade, onların kendi cevaplarını kendilerinin bulmalarına yardımcı oluyorlar. Tabiki çocuklarımıza özgürlük tanımak istiyorsak kendi psikolojimizin derinlerine de inebilmeliyiz.
Uzaktan eğitim mi ya da yüz yüze eğitim mi tartışmaları yapılırken hızla makineleşen dünyada sosyal bir varlık olduğumuzu unutmamalıyız. Bilgiyi her şekilde öğrenebiliriz. Fakat bizi biz yapan, insan sıfatını veren değerleri, gerek fiziksel, duygusal, zihinsel ve gerekse ruhsal varlık olarak sağlıklı gelişebilmemizi ancak sosyal yaşam alanları içinde geliştirebiliriz. “Duygusal Zeka”nın bireyin kendini ve diğerlerini anlamada, bunların farkına varmada, duygularını kontrol ederek davranışları geliştirmede ve empati gücü kazanarak insan ilişkilerini geliştirmede IQ den daha önemli olduğunu unutmamalıyız.
Demokrasinin topluma ne ölçüde mal olduğu, bireylerin duygusal zeka düzeyiyle de doğrudan ilişkili olduğunu bilmeliyiz. Duygularımızı, davranışlarımızı ve iletişim şeklimizi yönetmek, başarılı ve tatminkar, kendinden memnun ve mutlu bir yaşama sahip olmak “Duygusal Zeka”yı geliştirmekle mümkündür.
Sevgiyle…

Tema Tasarım | Osgaka.com